Baş olma sevdası
Nicedir bazı ayrılıkçı kafalarının gerisinde iki uluslu bir ülke tasarısı bulunduğunu söylediğim halde bölücülük konusunda duyarlı kesimler hariç pek yankı bulamadım. Zana ve arkadaşlarına bu tasarıyı dillendirip beni kanıtladıkları için teşekkür ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti de eğer devlet iseasıl ihaneti şeffaflaştıran bu ilandan memnun olmalıdır. İlginçtir ki, Abdullah Öcalan böyle bir Kürt tasarısına karşı olduğunu sık sık vurgulamaktadır. Nitekim bu yüzden bazı Kürtçü internet siteleri 'TC'nin son şahini' diye Apo ile dalga geçmektedir. Artık bunun gerçek sebebi, Öcalan'ın yeni bir lider zuhurunu önlemek istemesi midir, yoksa Atatürk'ün Cumhuriyet kurgusunu samimiyetle onaylamak mı, Allah bilir. Zana'nın malum ilandan belirsiz biçimde çark etmesi, çok inandırıcı olamadı. Çünkü daha önce, bizzat Kürt aydın Mehmet Metiner tarafından kınanan 'iki asli unsurlu devlet' talebi biliniyor. İlanın da özü zaten budur. Öyle ya da böyle, Zana ile Öcalan'ın yolları ayrılıyor. Bunun ana kaynağı 'baş olma sevdası'dır. AB içinde Türkiye'yi hiçbir şekilde üyeliğe istemeyenlerle, Kürtler için en azından federal bir yavru doğurduktan sonra kabul edebilecek gibi görünenlerin, kısacası AB derin iradesinin liderliğe hazırlamaya çalıştığı Leyla Zana'nın siyasi iştahı kabarmıştır. İnşallah Kürtler üstüne siyaset yapanların 'baş olma sevdası' ile yaşayacakları fırtınaya silah karışmaz. Allah korusun, PKK böyle bir ceza keserse bir taşla iki kuş vurarak hem rakip tasfiye edeceği, hem de Türkiye Cumhuriyeti'ni zan altında bırakacağı için hükümet, sivrilen her Kürt siyasetçinin güvenliği konusunda olağanüstü duyarlı davranabilmelidir.
Mistik kültürümüzün 'hubbu riyaset' deyimi ile tanımladığı baş olma sevdası insanoğlu kadar eski bir tutku.. Birçok büyük sufiye göre nefsini kötü özelliklerden arındırmaya çalışan insanın en son kurtulduğu hastalık bu. Milletler bundan bölünmüş, bütün irili ufaklı savaşlar bundan çıkmıştır. Herhalde dökülen her on insan kanından dokuzu baş olma sevdasının sonucudur. En kansız ve en masum baş olma sevdaları bile her zaman derin yaralar açıcı fitneler üretebilir. Nice büyük bilginler bu tutku yüzünden kariyerlerini çirkin entrikalarla gölgelemiş, en verimli çağlarında ilimle alakalarını kesmişlerdir. Nice yetenekli sanat adamları aynı hastalığa yenilerek baş koltuğu 'başyapıt' üretmeye yeğlemiştir. Nice dar geçimli ve nice kıt akıllı kişi baş olma sevdası uğruna elindekini ve beynindekini yitirmiştir. Sevgiliniz, size çok değerli görünen bir koltuk ise oranın sayısız talibi olacak, kıyasıya rekabet ister istemez gönlünüzün mayasını bozan duygular, söylemler ve eylemler ürettirecek, böylece kırıp gücendirecek ve güceneceksiniz. Sonrasında da artık kendinizi, eskiden hissettiğiniz kadar saf bulamayacaksınız. Ne var ki, hayat böyle, birileri bir şeylerin başında olmak zorunda. Kendini bilen ve haktan-hukuktan korkan insanlar, içlerinden heves etseler de baş olmaktan uzak durmaya çalışırlar. Onlar kaçtıkça da meydan kötülere kalır. Çetrefil bir durum.. Bunun için uygulanması çok zor bir İslami çözüm var:Göreve talip olmayın, teklif edildiği zaman da kaçınmayın. Lakin baş olma sevdasını yenmek ve bir makama göz dikmemek ne kadar zor. Ve ' arkadaşlar benim öne çıkmamı istiyorlar' diyebilmenizi sağlayacak bir yaren takımı bulmak ne kadar kolay. Baş olma sevdası, insanın gizli şirki. İsterse o insan günde beş vakit Allah önünde alnını secdeye koysun ve kulluk ettiğini düşünsün.. Baş olma sevdası salgın bir hastalık gibi, kişinin her sözüne ve her işine yansıyorsa, gizli tanrılık davası yürümektedir. Ne güzel konuştum, ne güzel yaptım, ne güzel yönettim. Böyle hissettikçe sıradan insanın Firavun'laşma süreci gelişir. Zana gibi, ' dava uğruna' çile çektiğine inanan kişinin cezaevinden çıkar çıkmaz gördüğü kahraman muamelesi baş olma sevdası için baş besindi. Yine Hazreti Ali'nin sözünü hatırlıyorum: İlim bir noktaydı, cahiller çoğalttı. Bu fasılda ilmin çıkış noktası benlik. Ya zirvede veya etekte, bir yerde ve bir zamanda baş olma sevdasından arınıncaya kadar her kişi bir atom bombası...
|