Hafızadan notlar
Dürüst olunması gerekiyorsa, şunlar hatırlanarak 17 Aralık'a varılmalı:
1. Doğru; Türkiye'de yıllarca, vatandaşlarını kah "hıyar" yerine koyup soyan, kah "kabak" muamelesi yapıp oyan bir sistem var olageldi. Bu "Avrupa'nın temel değerleri" denilenlerden epey uzak bir zihniyet ve uygulama idi.
2. Fiilen bu zihniyet ve uygulamalar sürse de, Türkiye özellikle son üç yıldır "başka türlü olabilme" yönünde siyasitoplumsal bir taahhüt altına girebildi.
3. AB, faşizmlerden henüz çıkmış İspanya ve Portekiz'i, cuntadan henüz kurtulmuş Yunanistan'ı alelacele içine alırken, yakın geçmişte ne olduklarına değil, o sırada ne olmaya çalıştıklarına bakarak karar vermişti.
4. Türkiye'nin talihsiz tarihi 12 Eylül darbesi, Avrupa'da Akdeniz kuşağının tam da faşizmlerden, darbelerden, cuntalardan kurtulup Avrupa topluluğu içine hareketlendiği 1980'e denk geldi. Kim bilir, belki ileride, bu darbenin, kendi vatandaşlarını zapturapt altına almak kadar; Latin Amerika darbelerine ilham veren İspanyol ve Portekiz faşizmlerinin çöküşünü telafi etmek üzere de ABD'den güç aldığı, yüz bulduğu konuşulacak.
5. Yunan Cuntası'ndan destekli Kıbrıs Sampson darbesinin arkasındaki ABD rolü de, önce Sovyetler'le iş tutan Makarios' un devrilmesi... Ardından, Türkiye müdahalesine Washington'daki "Kissinger ekibi" tarafından yol verilmesi... Yunan Cuntası'nın devrilmesiyle, Kıbrıs'ın "sağlama alınmak üzere" bölünmesi gibi noktalardan ele alınacak belki.
6. 1974'ün hemen ardından Türkiye'nin yarı iç savaş durumuna sürüklenmesi, 1980 darbesinin sahneye konması, İran devrimine karşı Türkiye'nin sağlama alınması, 12 Eylül yönetiminin ilk işlerinden birinin Yunanistan'ın NATO'ya dönüşünü sağlaması da... Ki bugünün Avrupa, ABD, bölge ihtimalleri iyice kavransın!
7. Birçok ülkeden önce, AB'nin nüvesi olan oluşumla Ankara Anlaşması'nı imzalayan Türkiye, "müktesep hak" taşıdığı halde, ABD ve kimi Avrupa ülkeleri tarafından da iteklenerek o çizgiden nasıl uzaklaştırıldı; berbat iç dinamiklerimizin yanı sıra, bu "dış dinamik" tarihi de belki yeniden yazılacak.
8. Hiçbir ülkenin üyelik ufkuna girmeden imzalamadığı Gümrük Birliği Anlaşması ile, AB'nin de Türkiye'yi "hıyar" yerine koymuş olması, yükümlülüğü olan yardımların hiçbirini yapmaması... Bunların konuşulması için tarihin yeniden yazılmasını bile beklemeye gerek yok.
9. "Avrupa'nın korkusu" nüfus ve içinden çıkma işgücünün serbest dolaşımı açısından bile Türkiye'nin mahcubiyet taşımasına gerek yok. Bir zamanlar, "serbest piyasanın ucuz köleleri" olarak dişlerini, testislerini kontrol ederek at seçer gibi işçi alıp ekonomilerini doğrultanlara o geçmişin hatırlatılması için de beklemeye gerek yok.
10. Sermayenin serbest dolaşımını garanti edenlere, nitelikleri ne olursa olsun, insanları "vebalı, cüzamlı" saymalarının, "Avrupa'nın temel insani değerleri" denilene ne kadar aykırı olduğunu söylemek asla kabalık olmayacak!
11. Türkiye'nin coğrafi, kültürel, tarihi Avrupalılığı üstüne mızmızlık yapanlara da, "Hepimiz Bizans'ın çocuğuyuz" diyerek sadece 500 yıllık bir ortak miras üstüne ahkam kesenlere de, insan soyunun, dillerin, Hıristiyanlık ve İslamiyet'e kadar kültürlerin ve ilk medeniyetlerin nereden nereye yolculuk yaptıkları... "Avrupalı, Kafkas ırkı" denenin nereden türediği pek ala hatırlatılabilir.
12. Avrupa'nın yekpare olmadığı, Türkiye'nin de öyle olmadığı, farklı kültürler, dinler, etnisiteler kadar; farklı sınıfların ve sosyal-siyasal mücadelelerin bulunduğu ise, hep hatırlanmalı ve hatırlatılmalı!
|