Kuponlu iktidar
Doğru Yol Partisi eski genel başkan yardımcılarından Ufuk Söylemez, "Siyasette Merkezi Yeniden Kurmak" isimli bir kitap yazdı. Söylemez'in 3 Kasım seçimleri, ANAP-DYP ilişkileri, Türkiye merkez sağının yakın tarihi üzerine değerlendirmeleri ilginç ve okumaya değer. Ancak bizi onun medya-iktidar ilişkileri üzerine yaptığı değerlendirmeler ilgilendiriyor. Söylemez, baştan söylemek gerekiyor ki, değerlendirmesini, AK Parti'nin belirli güçler tarafından merkeze oturtulması üzerine yapıyor. Ona göre, bu bir çeşit komplonun sonucu. Söylemez'e göre, bu operasyonda medyanın da önemli bir rolü var. Söylemez, bu operasyonun ilk adımının 18 Nisan 1999 seçimlerinde atıldığını söylüyor. Söylemez'in değerlendirmesi şöyle: "18 Nisan 1999 milletvekili genel seçimlerinde bile demokratik merkez, medyanın kızıştırdığı irrasyonel rekabetin olağanüstü tahribatına rağmen, kullanılan toplam oyların yüzde 25.2'sini almış, 171 milletvekiliyle Meclis'teki en büyük grubu oluşturmuş oluyordu. Bu, gerçekte yıkımdan önceki son çıkıştı: Ya gerektiği gibi değerlendirip samimi ve sahici bir yenilenme yaşayacaktık, ya da seçimlerle Rus ruleti gibi oynamaya devam edecektik. Değerlendiremedik. Bunda yerleşik medyanın bir yerlerden düğmeye basılmış gibi seçimlerden DSP-MHP-ANAP koalisyonunun çıktığını ilan etmesi belirleyici oldu. 18 Nisan'da gece yarısına doğru netleşmeye başlayan seçim neticelerinden 19 Nisan sabahında manşetlere taşıdıkları bir hükümet formülü üretip, bu formülün hayata geçirilmiş olması yerleşik medyanın Türkiye'yi 3 Kasım sürecine götüren operasyondaki rolünün bir çeşit habercisi ve provası olarak değerlendirilmeye son derece elverişlidir."
Aslolan Çiller korkusuydu Kısaca, Söylemez Türkiye'nin son dönemde yaşadığı gerilim ve parçalanmaların tek sorumlusu olarak medyayı görüyor. 18 Nisan seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmesinde önemli bir yanlış var. Büyük medya, o seçim sonucu kurulacak koalisyonda DYP'nin yer almasını istemedi. Çünkü 28 Şubat sürecinde kıyasıya kavga ettiği Tansu Çiller'in iktidara gelirse canını yakacağından korkuyordu. Çiller bir medya patronuyla televizyonda kavga etmiş, meydanlarda gazetelere verilen teşvikleri açıklamıştı. Kısaca büyük medyayla köprüleri atmıştı. İki grup Çiller'i iktidarda istemiyordu. Burada siyasete genel anlamda bir yön vermek değil, iktidarı belirlemek çabası vardı. Ancak, Söylemez'in her suçu medyaya atarken merkez sağdaki yolsuzluk ve usulsüzlükleri, tembellikleri, çıkar çatışmalarını görmezden geldiğini belirtmek gerekir. Ancak yine de Söylemez'in şu değerlendirmesine katılmamak mümkün değil: "Medya tarafından yönetilen siyasetin sonu felakettir." Medya, bugün önemli bir iş alanıdır. Siyasete yön vermeye çalışan medya patronları, iktidarı kendi çıkarları doğrultusunda belirlemek, ihalelerde öne çıkmak, teşvik kapmak, özellikle geçmiş dönemde kamu bankalarının kaynaklarını pervasızca kullanmak amacı güderdi. Parçalanmış bir siyasi yapı, zayıf koalisyonlar onların bu hırsını teşvik etti. Medya, tencereden tavaya kadar her şeyi kuponla vererek zayıf partilerin karşısında kendi gücünü olabildiğince abarttı.
Kupona dönüş olamaz Bu iktidarın yaptığı en iyi iş, promosyonu yasaklaması, kültürel promosyonlara sınırlama getirmesi oldu. Kuponla şişirilmiş tirajlarla kimsenin büyüklük taslama olanağı kalmadı. Reklam verenler bugün hangi kurumun gazete sattığını, hangisinin gazete adı altında kitap pazarladığını çok iyi görüyor. Çünkü kültürel kampanyalar 60 günle kısıtlı. Kampanya bitince tirajlar havası kaçmış balon gibi eski çizgisine dönüyor. Kuponsuz, promosyonsuz gazetecilik yapmak isteyenler için mükemmel bir dönem bu. İktidar üzerinde bu süreyi 1 yıla çıkarmak için lobiler yapıldığı söylentileri yeniden dolaşıyor. Bu sadece basın mesleğine değil, siyasete de yapılacak en büyük kötülüktür. Çünkü promosyon gazetecisinin son hedefi, şişirilmiş tirajlarla iktidar belirleme çabasıdır. Avrupa Birliği'nin eşiğine adım atmış ülkemizde yeniden sadece kuponu kesilip kendisi tezgahta bırakılan gazete satışı dönemi açılmamalıdır. İktidarın Türkiye'nin kültürel hayatına büyük darbe vuran böyle bir yolu yeniden açacağına ihtimal vermiyoruz.
|