Bayramlaşmanın çok bilinmeyen tarafları
Türkiye'den ayrılmış olan gayri müslimler artık uzakta olsalar bile eski bayram alışkanlıklarını hala koruyor
Bayramlaşmanın İstanbul'da yaşayan gayri müslim azınlıklar için de ayrı bir önemi vardı... Şeker ya da Kurban Bayramı gibi Müslümanlar'ın bayram günlerinde kapı komşularına, arkadaşlarına, müşterilerine ve genel olarak tanıdıklarına "Bayramınız mübarek olsun" demeden edemeyen gayri müslim azınlık üyeleri, Türkiye'den ayrılmış olsalar bile bu alışkanlıklarını hala koruyor ve eski dostlarını, kapı komşularını, müşterilerini ve genel olarak tanıdıklarını hala telefonla arayarak, kart yollayarak (bu eski kuşak için geçerli) ya da e-mail ve SMS mesajlarıyla (bu da yeni kuşak için geçerli) bayram tebriklerini iletiyorlar... Anımsıyorum da küçüklüğümden beri Ramazan günlerinde, sabahları annem, akşamları babam tarafından olmak üzere, günde iki kez, yolda börek, çörek, gofret gibi 'nesneleri' yememem için uyarılırdım... Biz gayrı müslümlerin oruç tutan Müslümanlar'a saygılı davranmamız gerektiğini anlatırlardı... Onlar da kendi ana ve babalarından, dede ve ninelerinden böyle gördükleri için bizi de aynı şekilde uyarıyor ve eğitiyorlardı... Milyonlarca Müslüman arasında gayrı müslim olmak, dışarıdan bakıldığında belki garipsenebilir... Ancak yılların getirdiği deneyimlerin sonucunda en azından Türkiye'de yaşayan Müslüman ve Hıristiyanlar arasında hiçbir "Din kavgasının" görülmediği bilinir. Kişisel deneyimlerimde, Kurban ya da Şeker Bayramlarında kapı komşularımızı ziyaret etmekten, büyüklerin elini öpmekten, şekerlerini hatta ve tabii ki verdikleri "Bahşiş"leri almaktan haz bile duyardım... Bayramlarda verilen ziyafetlere ailece davetli olduğumuzu hatırladığım gibi; bizim kutladığımız Paskalya ya da Noel gibi kutsal günlerde de Müslüman kapı komşularımızı ziyafet sofralarında ağırladığımıza, Paskalya'da boyadığımız kırmızı yumurtaları komşularımızla paylaştığımıza, Noel Baba'nın bize getirdiği hediyelerin aynısını anne ve babamın kapı komşusu Müslüman arkadaşlarıma da "Getirttiklerine" tanıklık yapmışımdır...
AYRILIK DİN NEDENLİ DEĞİL Kısacası, İstanbul'da yaşayan Müslüman çoğunluk ile Hıristyan azınlık arasında karşılıklı bir saygı vardı. Öyle ki öğrencilik yaptığım Türk okullarında "Din dersleri" konusunda öğretmenlerimizin "Bu dersi takip etmek zorunda değilsin" dediklerini, bizim bayram günlerinde "İstersen sen yarın gelme" dediklerini hatırlar, hala duygulanırım... Bize "Gavur" diyenler ise asla bir arkadaş, asla iyi bir komşu olamazdı. Bu tamamıyla, bizi yakından tanımayan fanatiklerin işiydi. Bu gibi "Suçlamalar"ı yönelten "Fanatikler" e karşı bizleri koruyan sağlam dostluklarımız da vardı. Bunların hepsi de Müslüman'dı... Demek istediğim, İstanbul'dan göç etmek zorunda kalan Hıristyanlar'ın ayrılık nedenleri hiçbir durumda "Dini" değildi. Bütünüyle siyasi olup, çoğunluk-azınlık arasındaki bu karşılıklı saygı ve samimi dostlukların aynısının devlet siyaseti tarafından kaale alınmamasıydı. Azınlık üyesinin komşusundan gördüğü şefkatin, vatandaşı olduğu devlet tarafından gösterilmemesi ve hatta hor görülmesiydi... Zaten bu nedenledir ki İstanbul'dan ayrılmış olsalar bile eski kapı komşuları, bu gibi bayram günlerinde hala birbirlerini arar ve bayramlaşır. Bu yazı; az önce beni telefonda arayan eski bir İstanbullu Rum'un, bana bir dizi adres sormasından kaynaklandı. İstanbullu bu Rum beyi, Atina'da işlettiği lokantasına gelen Atina'da görevli Türk diplomat ve gazetecilerin adreslerini ve telefon numaralarını istedi benden. Bayram günlerinde kendilerine çiçek göndermeyi, arzu ederlerse "Ücret almaksızın" bayram sofrası kurmayı istediğini söyledi. Bu da benim çocukluğumun bayramlaşmalarını aklıma getirdi... Hepimizin bayramı mübarek olsun...
|