|
|
|
|
|
Üçüncü kuşak da yitiyor
|
|
Almanya'daki Türkler'in torunlarını da zor bir gelecek bekliyor. İçe kapanık yaşayan bu çocuklara yapılan özürlü muamelesini kendi eğitimcileri bile sakıncalı buluyor.
Almanya'da yaşayan Türk çocuklarının geleceğini çöpe atan eğitim sisteminin çarklarından "öğrenme özürlü çocuklar" okulu Sonderschule'nin öğretmenleri de bu sorunun bilincindeler. Berlin'de Türk mahallesi Kreuzberg'da gittiğim "öğrenme özürlü çocuklar" okulu "Paul Dohrman"ın öğretmenleri de Alman hükümetinin eğitim politikasını eleştiriyor. Sabah adına görüştüğümüz Berlin'deki 50 Sonderschule'nin koordinatörü Heide Wöske, "Alman hükümetinin göçmenler için bir eğitim politikası yok, burası bir göçmenler ülkesi bunu hala anlamadılar" diyor. Berlin'de Türk bakkal, döner dükkanlarının adım başı görüldüğü Kreuzberg mahallesinde, Forster Strasse'de bulunan "Paul Dohrman" okulunda ironik bir biçimde "Kendimi Türkiye'de hissettim" diyebilirim.
ONLAR DA BİLİYOR AMA Okulun bahçesinde karşılaştığımız çocukların hepsi ile Türkçe konuştum, okulun hademesi de "Ben Türk değilim" dediyse de mükemmel bir Türkçe konuşuyordu. Arka arkaya açılan ağır kapılardan ve Türk çocuklarının koşuştuğu uzun koridorlardan geçtikten sonra idare bölümüne geldik. Okul yöneticileri hiçbir zorluk çıkarmadan açık bir biçimde konuşmayı kabul ettiler. Almanya'da bu konuyla ilgili görüştüğüm Türk, Alman herkesin tekrar ettiği bir cümle var "burası demokratik bir ülke." Bu bana söylendiği kontekste "içinde yaşadığım sistemi eleştirebilirim" anlamına geliyor. Paul Dohrman'da İngilizce öğretmenliği yapan ve Berlin'deki 50 Sonderschule okulunun koordinatörü olan Bayan Wöske, "340 öğrencimiz var bunların 140'ı özürlü, aslında özürlü de değil, öğrenme zorluğu olan yavaş öğrenen çocuklar" diyor. "Paul Dohrman" ilköğretim okulunun tabelasında yazılı bulunan ve Almanca "geç öğrenen" anlamına gelen "Lernbehinderte" yazısı bu yıl kaldırılacakmış. Bayan Wöske, "isim önemli, çocuklar kendilerine karşı ayrımcılık yapıldığını düşünüyor, karnelerini yırtıyorlar, anne babaları komşularından utanıyor" diyor. Aynı konuda Türk eğitimci Prof. Ali Uçar ise daha sonra şu bilgiyi veriyor. "Paul Dohrman" okulunun adı daha önce yine bir pedagog olan "Gustave Luisaman" la değiştirilmiş. Lusiaman'ın Nazi'lerle çalışmış olduğunu bir gazeteci yazınca okulun adı hemen değiştirilmiş.
"BU KONU BİZİ AŞAR" Bayan Wöske, bu okulların amacını ve müfredatını şöyle açıklıyor: "Çocukların yüzde 86'sı göçmen çocukları, aralarında Yugoslav ve Araplar da var, ancak çoğunluğu Türk. Pratik öğrenime önem veriyoruz. Sınıflar küçük, her sınıfta 10 öğrenci var, çocuklara özel alıştırmalar yaptırıyoruz, yavaş öğretiyoruz, dildeki deyimleri öğretmeye çalışıyoruz, onlara alternatif dış dünya ile bağlantılarını sağlayacak pratik egzersizler yaptırıyoruz." Bayan Wöske'ye "Sırf Almanca bilmiyorlar diye Türk çocuklarının Sonderschule'lerde toplanması doğru mu?" diye soruyorum. Wöske'nin de verecek yeterli bir yanıtı yok: "Bu sosyal ve politik bir sorun. Bizi aşan sorunlar bunlar. Bu çocukları stabilize etmeye çalışıyoruz. Bazıları çok saldırgan oluyor, diğer okullar bunları idare edemiyor, görevimiz bu çocukları en azından normal bir davranış seviyesine getirmek. Bundan fazlası bizi aşar, sosyal ve politik bir problem."
|
|
|
|
|
|
|
|
|