Tamaaamen hayal ürünü
17 Aralık'a doğru gün sayarken konuyla ilgili şimdiye kadarki yaklaşmım ve beklentilerim açısından kendimi test etmek üzere hayalden ibaret bir senaryo yazdım.. Bakalım 17 Aralık'ta kimin takkesi düşecek, kimin keli görünecek?
*** Eski Alman başbakanı Kohl bir baloda AB'nin şimdiki liderleriyle karşlaşr: - Baylar, sizi hayretle ve biraz da hayranlıkla izliyorum; şimdiye kadar Türkiye'yi çok iyi kandırdınız, onlara olmayacak bir duaya amin dedirttiniz, ortak ülkülerimiz adına koparılacak çok şeyi tahsil ettiniz.. Ama 17 Aralık'ta vaatlerinizin sonu gelecek ve Türkiye'ye yeni şart koşamayacaksınız; o zaman ne olacak?! Sakın Türkiye'yi tam üye yapmaya mecbur kalmayalım?! Halihazırda memleketinin başbakanlığını yürüten bir bay kıs kıs güler: - Şansölye endişe etmesinler, Türkler iki yüz yıldan beri bu oyunda hep kaybettikleri halde bize karş imanlarını yitirmediler, onları avutmanın bir yolunu her zaman bulabileceğiz.. - Ama nasıl? - Sizin zamanınızda da işleyen mekanizmayı hatırlayın lütfen! Türkiye'deki çok sevgili oynaşlarımız sayesinde ne yapardık?! Biz her zaman, 'kardeşimiz siz ev ödevinizi eksik yaptınız' derdik, Türk asıllı AB ideologlarımız nara atardı: 'Eveeet!! Avrupalı ne yapsın, biz adam de- ğiliz ki!..' Yine öyle olacak.. - Yok daha neler?! Türkler salak mı?.. Kardeşim, 'yeter artık şart şart şart, bitmedi be' deyip pes edebilirler.. Lakin o takdirde 3 milyar dolarlık Airbus satışımız ne olacak? - Tam üstüne bastınız şansölye.. Biz de şimdi bunu tartışıyorduk.. 17 Aralık'ta Türklere yeni şartlar koşacağız ama bu sefer biraz kapris yapabilecekler.. Niye, çünkü bazı siyasetçilerimiz Türklere lüzumsuz yere fazla umut verdiler.. Onun için 17 Aralık'taki tavrımız Türkleri pes ettirebilir, bunda haklısınız.. Ama şimdilerde Brüksel'deki derin uzmanlarımız ve Türkiye'deki şirin oynaşlarımız sayesinde Airbus satışının aksamaması için orta bir yol geliştirdik. - Beni tatmin etmiyor bu.. - Ama etmeli sayın şansölye, endişeye gerek yok. Bakınız, göreceksiniz 17 Aralık'ta vereceğimiz karar sonrası Türk hükümeti 'yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal' deyip burnunun dikine bizi izlemeye devam edecek.. - Hiç sanmam bayım, yalanın da bir sonu vardır, Türkler uyanacak.. - Hayır şansölye, size garanti verebilirim.. Bakın nasıl olacak. Biz 17 Aralık'ta, daha önce 6 Ekim'de Avrupa Komisyonu'nun yaptığını hemen hemen aynen tekrarlayacağız.. Müzakereleri başlatacağız ama ucunun açık olduğunu bir kere daha vurgulayacağız.. Bu sayede yarın Türklere 'AB'ye giremezsiniz kardeşim' dediğimizde itiraz edemeyecekler. 'Ee, biz müzakerelerin ucu açık diye sizi uyarmıştık, üye olamayacağınızı anlatmaya çalışmıştık, siz algılayamadıysanız kabahat bizim mi?' O gün iktidarda kim varsa böyle söyleyip işin içinden sıyrılır.. Airbus meselesine gelince.. Türkler bu sefer de 2005'in sonu veya 2006'nın baş için birkaç yeni 'AB aferini' kazanmak için Airbus alımlarına başlarlar.. Hiç kuşkunuz olmasın.. Çünkü her zaman elimizde bir sopa var: 'AB kapılarını size ebediyen kapatırız ha' dedik mi her hükümet pes eder. Hele de medyadaki olağanüstü değerli dostlarımız bize destek vermeye devam etmek mecburiyetinde iken.. Onlar bizden daha hararetli bir şekilde bizi savunuyorlar. Nitekim şimdiden gerekçe geliştirdiler zaten: '17 Aralık'taki kararda hoşumuza gitmeyecek unsurlar olabilir ama bunun sebebi, AB'deki Türkiye karştlarına sus payı vermektir..' Yani bizim Türkiye'yi üyeliğe kabul etmeme yolundaki gerçek niyetimizi gizlemek için Türk medyasındaki dostlarımız çok yüksek performans sergiliyorlar, onların sayesinde bu oyunda biz hiç kaybetmeyiz.. - Yani ben boşuna mı tasalanıyorum? 200 yıllık Batılılaşma sürecinde sürekli kayıpta olmalarına rağmen hala bize güvenmelerine bakarsak, Türkler artık aşağılanmaktan zevk almaya mı başladılar? - Hiç şüpheniz olmasın şansölye, bu saatten sonra Türk hükümeti bize rest çekemez, biraz horozlanır ama kuzu kuzu yeni şartları da yutar.. Eski kurt Kohl bir süre değerlendirdikten sonra der ki: - Yok ama ben yine de emin değilim, Türkler bir yerde 'yeter be' deyip kükreyebilirler, dikkatli olun..
*** 17 Aralık sonrası bakalım benim kelim mi görünecek, AB misyonerlerininki mi?
|