Düşman üretme zenaati
Çağımızın ortalama Müslümanı, Kur'anı Kerim'in 'Müminler muhakkak kardeştir' yargısını sözle değil de davranışla yalanlamaya adeta şartlanmış, neredeyse bu hükme inat 'karşı yargı' geliştirmiş gibidir: Eğer başka bir düşmanın şiddetli ve sıcak saldırısı yoksa Müslüman özellikle Müslüman'la savaşır! Yine Kur'anı Kerim'in bir başka ayette ' düşmanlara karşı izzet sahibi, müminlere karşı (aşağıdan alıcı) alçakgönüllü' olarak tanımladığı Müslüman insan bugün nasıl oluyor da, iman ettiği kitabın hükmüne böylesine zıt davranabiliyor? Soruya karşılık sadece mistik kanaat belirtebilirim: Allah bir toplumu yücelteceği zaman üstlerine sevgi yağmuru gönderiyor.. Elbette bu yağmura aday ve layık olmak için toplumun da bazı adımlar atmış bulunması, hiç değilse bünyesindeki samimi insanların ve hele de aşk adamlarının değerini bilmesi gerekiyor.. Yok eğer toplumda din adamları, bilim insanları, kanaat ve siyaset önderleri saygı ve sevgiyi örnekleyemiyor, en azından hoşgörüyü yaşatamıyor, aksine hırsı, kıskançlığı ve nefreti yaygınlaştıracak sorumsuzluklara imza atabiliyor iseler o coğrafyanın göklerinden muhabbet bulutları uzaklaşıyor..
*** Bugün ayağına basılmış, yolu kesilmiş, hevesi kırılmış, şu veya bu sebeple hayal kırıklığına uğratılmış bir Erdoğan gönüllüsünün, en nefret ettiği insanlar CHP'de midir, kendi partisinde midir? Diyelim ki bu adam ' yetki verilse neler yapardım' diye uzun uzun hazırlık yapmış ve şimdiki hükümet sayesinde hedeflediği makama gelmiş biri olsun. Kısa bir zaman sonra, partinin il veya ilçe teşkilatının ' başında bulunduğun bu dairenin gerçek başı benim, sen benim kuklamsın' der gibi tepesine dikildiğini görecektir. İsterse o makama gelmek için bu örgüt adamlarından en küçük bir talepte bulunmamış olsun; partinin yerel yöneticileri adeta bir çete gibi dairede konuşlanacaklardır. Tıpkı CHP'nin tek horoz olduğu, DP'nin ezici çoğunlukla iktidara geldiği, AP'nin ve ANAP'ın saltanat sürdüğü yıllardaki gibi.. Peki alanı ile ilgili hizmet ve atılım aşkına sahip bu bürokrat ne yapacaktır? Ya iktidara göre kısmen yeniden şekillenmiş ' devlet nimetlerini paylaşım çarkı'nın bir parçası olacak ve altın iken kirlilik gayyasında eriyip gidecek, ya da bu çarkı işleten adamlardan, hatta bu çarkı önleyemeyen belki el altından onaylayanparti zirvelerinden nefret ederek kenara çekilecek!. Çıkarın dışında bir de genel yönetimin parti içinde ' mikrobik milliyetçilik' yapması veya yapılmasına seyirci kalması durumunda, nefret sarmalı Türkiye'nin borç sarmalı gibi gittikçe kendi kendisini azmanlaştıran bir sisteme dönüşüyor.. Bu açıdan muhalefet partileri de aynıdır. Mesela bugün sıkı bir Baykalcı acaba Sarıgül'den mi, yoksa Erdoğan'dan mı daha çok nefret eder? Yine mesela bugün Bahçeli'nin genel başkanlığını sürdürebilmesi 'lider, teşkilat, doktrin' gibi çoğu ülkücünün bile artık çağını doldurmuş bulduğu yuvarlak bir ölçü adına kendisini militan olarak tanımlayan birine göre, rakip bir aday mı daha korkunçtur, yoksa rakip partinin lideri mi? Ölçü yuvarlak; çünkü yarın bir başkası MHP lideri olsa ve Bahçeli muhalefete düşerek genel başkanlık davasını sürdürse, bu sefer dün kendisi için kılıç kuşananların eli ona kalkacak.. Hasılı, iktidarı ve muhalefeti, Ali'si ve Veli'si ile siyasi veya sosyal toplulukların henüz kendi mensuplarına yönelik nefreti aşamadığı bir toplum sevgi yağmurları ile Allah'ın rahmet ve bereketini sağamaz. Daha kendi yoldaşını içine sindiremeyen insanın başka oluşumları hoşgörü ile karşılaması, dolayısıyla asgari demokrat bir ahlakı içine sindirmesi beklenemez. Onun içindir ki ta baştan beri olduğu gibi bugün de bütün partiler kendi içlerinde mutlak faşisttirler.. İçlerindeki muhalefeti doğal kurumsal bir gerçeklik olarak kabullenemeyen partilerin kaliteli ve erdemli yönetimlere kavuşabilmelerine ihtimal yoktur.. Kardeşini sevmeyi öğrenemeyenlerin ülke sevgisi, parti içi muhalifinden nefret edenlerin insan sevgisi palavradır.. Partisinde adil davranamayan liderin halka karşı adil olma iddiası ise bana kutsal adalet ülküsüne ve insan zekasına küfretmek gibi geliyor.. Selamsızların kütük kütük dikilip namaz safları oluşturduğu bir toplumda kardeşliğin fiilen reddi ve düşman üretmenin zanaat halini alması doğal..
|