Başkan çocuklarını maça gönderir misin?
Suçlu kim? Asla 101 yıllık Beşiktaş değil. Suçlu: Beşiktaş'ı yönetenler! Suçlu: Türk spor medyası!... Popülist bir felsefeyle tribünlere oynayan Beşiktaş yönetimleri Beşiktaş'ı bugüne getirdi. Daha dün "Ahmet Dursun, Seba gitsin!" diyenler Serdar Bilgili yönetiminde Beşiktaş'a yönetici oldular. Daha dün Serdar Bilgili'ye Şeref Tribününde küfredenler, bu kez Yıldırım Demirören yönetiminde Beşiktaş'a yönetici oldular. Çok değil sezon başıydı. Rahatsızdım, tedavi görüyordum. Büyük nezaket gösterip hastaneye ziyaretime gelen Baba Erdoğan Demirören'e sordum: "Tribün terörü Beşiktaş'ın başına bela. Bu sorunu oğlun Başkan Sayın Demirören nasıl çözecek?" Baba Erdoğan "Bu kolay" dedi. MIT'te daire başkanlığı görevinde bulunan Hüseyin Yücel'in sorunları halledeceğini söyledi. Başkan Demirören de birkaç gün sonra aynı soruya değişik cevap verdi: "Tribün terörünü ikinci başkanımız Murat Aksu çözecektir. Biliyorsunuz kendisi İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu'nun oğludur." Başa dönelim; Sayın Demirören tribünlere oynayarak başkan oldu. Beşiktaş yönetiminin kovduğu Pascal Nouma'nın ruhunun geri getirileceğini söyledi. Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili'nin (Bu kararı alan o yönetimde Yıldırım Demirören'in de imzası vardı) dağıttığı Çarşı, Karagümrük ve Asya Kartalları gruplarına kapalıyı tekrar verdi. Elbette bu karar tartışılabilir. Elbette Beşiktaş'ın cesur kalbi dediğimiz Çarşı'yı suçlu gibi göstermek de hatadır. Gelinen nokta Fenerbahçe maçında patladı. 33.500 kapasiteli stada 40 bin seyirci alındı. Beşiktaş yönetimi tribün liderlerine ucuz bilet dağıttı. Her maçtan önce sıra ve yer numarası olmayan bedava bilet dağıttı. Elinde bedava bileti olan karaborsa yaptı. Bedava biletle İnönü'ye girenler güvenlik için açık olması gereken merdivenleri işgal etti. Başkasının koltuğuna oturdular; kavga çıkardılar. Beşiktaş Başkanı Sayın Demirören ve İkinci Başkan Sayın Aksu seçilebilme uğruna tüm gruplara her türlü tavizi verdiler. Yönetime seçildiler bu kez başarısızlıkları görünmesin diye tribünlere, gruplara (Başarısız Kıvanç Oktay'a hâlâ "Başbakan" diye bağırıyorlar) inanılmaz sempatik mesajlar, çıkar çetelerine destek verdiler. "Geliyorum" diyen felaket sonunda geldi. Olan oldu; gerçek Beşiktaşlı cezalandırıldı. Olan oldu ve "101 yıllık tarihi ile Beşiktaş asil kuluptür" imajı yıkıldı. Beşiktaş duruşu dediğimiz centilmenlik ayaklar altına alındı. Beşiktaş karalandı. Oysa suçlu Beşiktaş ve Beşiktaşlılar değil. Suçlu tribün terörüne, kapalıdaki çeteler savaşına (Bu grupların hepsi 500 kişi. Hepsi de uyuşturucu kullanıyor), gruplar arasındaki güç gösterilerine taviz veren Beşiktaş yönetimidir. Utandığım nokta şu : Beşiktaşlı bir genç öldürülmüş. Tribünlerdeki 5 bin Beşiktaşlı şarkılar söylüyordu. Dahası 5 bin Beşiktaşlı 5 saat içinde bir katili yakalayamıyordu. (Görevini harika yapan polise özel tebrik..) Daha çok utanılacak nokta ise şu: Beşiktaş Başkanı Sayın Demirören, bütün Türkiye'den özür dilemesi gerekirken bu olayı münferit, basit bir olay olarak yorumluyor. Bay Başkan Demirören'e buradan her gün bıkmadan usanmadan sesleneceğim: " Dün bir çocuk, 'Baba beni eve götür' diye ağlıyordu. Bugün ise 16 yaşında Cihat öldürüldü. Sayın Başkan iki çocuk babasısın. Kendi çocuklarını başkanı olduğun Beşiktaş'ın maçlarına, üstelik kapalı tribüne yollar mısın?" Bay başkandan cevap bekleyeceğim. O cevap da iki çocuğunu kapalıda görmek olacaktır. O gün Beşiktaş'a huzur gelmiş olacaktır.
|