Beklenti sakat iş
Yok yok anladım, beklentiye girdin ayvayı yedin devrindeyiz. Film, mekan, yemek... Neye inansam, hazırlık yapsam, bir ümit coşup koşsam, fena fıslıyor. Güvendiğim dağlara kar yağıyor. Misal G.O.R.A. (gerçi bu topa girmeyecektim amaa...) Ben ki Cem Yılmaz'ın 'C' sini duysam gülmekten katılırım, 'Bir Tat Bir Doku'da aynı esprileri beş yüzüncü kez izlerken bile yerlerde tepinirim, bir gösterisine bin arkadaş satarım, G.O.R.A.'da yıkıldım. Teknik, meknik, ses, çekim, dekor falan fıstık eyvallah. "Türkiye'de ilk" diyor usta sinema eleştirmenlerimiz. Ayrıca Ozan Güven'i robot aleminde tek tutarım. Helal olsun Cem Abimize de... Beklentim büyüktü hani esprilerden, Cem Yılmaz'dan yana. Daha iyisini yapar mı? Yapardı valla. Kısaca bozuldum yani, bana ne paradan puldan, bütçeden, uzaydan. Ben, "Çok gülecez, yıkılacaz, dağılacaz" derken havayı aldığımı bilirim. Geçen gece Bağdat Caddesi'ni özlemişiz, akıverdik. Eh dile kolay son bir seneye kadar koskoca hayatım caddede geçti. Suadiye-Şaşkınbakkal civarı bir mekan bulup, kahve hüpletip, iki lafın belini bükeceğiz, hem de caddeye inmiş olacağız. Ohh oh. Ve fakat saat on bir, bizi buyur edecek tek bir kafe mevcut değil. Yok çatımız akıyor, yok müşteri az kapatacağız. Yahu biz neyiz? Müşteri değil miyiz? On ikide balkabağına dönüşeceğiz halleri nerden geldi cadde alemine anlamadım. Artık hayal kırıklığımı düşünün. Eski günleri yad edeceğiz, caddeye nazır kahve içeceğiz derken yine fısladık. Ve G.O.R.A. halt etsin, en büyük darbeyi M. Night Shyamalan'dan yemiş bulunmaktayım. Kaç zamandır fragmanlarını izledikçe içimin hop hop ettiği Altıncı Hissim, Ölümsüzüm, İşaretlerim Shyamalan'ın Köy'ünü beklemekteydim. Hem de dört gözle. Daha pazartesiden "Bak Köy kaçmaz aşkım, cuma gidelim aşkım" şeklinde başladım sevgilimin beynini yıkamaya. Shyamalan bu; beyin jimnastiği yaptırırken, gerer de gerer, adamı hasta eder. Sonra diyaloglar daima derindir, havada uçuşan toz bile dikkatli izlenmelidir. Aman da aman çok heyecanlı artı ne yazık ki beklentiliyim. Derken süper giriş arkası 'Köy' özetle hayal kırıklığı. Üstelik bayıltıcı kıvamda didaktik. Nerede Altıncı His, nerede Köy? Üzgün ve süzgünüm... Bu darbe de yetmedi, beterin beteri geldi. Aş ermişim yaprak sarma krizlerindeyim. Mevkii Üsküdar olunca, yolumuz Kanaat'e düştü. Kanaat ki, anlata anlata bitiremezler. Babam annemin otlarından, bir çorba kaşığı zeytinyağıyla pişmiş sebzelerinden bunalıp bunalıp kaçardı Kanaat'e. Garantiliyim dolmanın kralı Kanaat'te yenir... Haydaa dolma bitmiş. Eee pilav, et ikilisi yapalım bari derken pilav kuru, et sert. Ağız tadıyla yiyemeden çıktık Kanaat'ten... Yaa işte böyle gerçekten beklenti sakat iş. Neye heves etsem, kesin süper olacak desem elimde patlıyor valla. Ya ben basiretsizim, ya da hayat feci dalga geçiyor? Çek beklenti seviyesini aşağı, kurtul yani... Bu ne arzu, bu ne ümit, bu ne şımarık aile çocuğu halleri anlamadım gitti?
|