Başbakan'a açık çağrı: Kamyonlar gitmesin!
Artık bu işe bir "dur" demenin zamanı geldi... Ekmek parası uğruna Irak'ın "kan ve ateş" cehennemine doğru "ölüm yolculuğu"na çıkan kamyonların frenine basılmalı... Frene Ankara basmalı... Bizzat Başbakan yapmalı bunu... Hemen... Acilen... Şu ana kadar 60 kamyon şoförü hayatını kaybetti... Türkiye savaşa girmediği, Irak'a asker göndermediği halde; en çok kayıp veren ülkeler sıralamasında ABD'den sonra ikinci durumda... Çok düşündürücü bir tablo bu... Bu tablonun ortaya koyduğu dersleri herkes düşünmek zorunda...
*** Soruna şu ana kadar hep yanlış pencerelerden bakıldı: Birinci yanlış; kamyon şoförlerinin can güvenliğinin sağlanması için yeterince önlem alınmadığı, Irak'taki güçler(!)den yardım alınmadığı yolundaki eleştirilerdi. İkinci yanlış; Türkiye'nin Irak'ın yeniden inşası -ve dolayısıyla pastadan pay alması için- Irak'taki faaliyetlerde her ne olursa olsun yer alması yolundaki yaklaşımlardı. Önce ilkinden başlayalım: Türkiye'den Irak'a giden kamyon şoförlerinin can güvenliğinin sağlanması imkansızdır. Ekmek parası uğruna direksiyon başına geçen Türk kamyon şoförlerine karşı saldırılar -ne yazık ki- bundan böyle de devam edecektir. Daha çok sayıda şoför -ne yazık ki- hayatını kaybedecektir. Irak'taki hiçbir gücün Türk şoförlerinin güvenliğini sağlamaya ne niyeti, ne de kudreti yoktur. Bu bir!.. İkincisi çok daha önemli ve çok daha vahim bir yaklaşımdır: Irak'taki Türk şirketlerinin faaliyetlerinin Irak'ın "yeniden inşası"yla zerre kadar ilgisi yoktur. Irak'taki bütün ekonomik faaliyetler; Amerikan işgalinin "inşa"sıyla ve yerleşmesiyle ilgilidir. Bu da iki!... Ekonomik faaaliyetlere yapılan bütün katkılar, doğrudan ve çok açık bir biçimde işgalle ve işgalciyle işbirliğinden başka bir anlam taşımamaktadır. Türkiye; neden sadece Türk şoförlerinin öldürüldüğü sorusunun cevabını bulmak zorundadır. Çünkü... Irak'taki kamyonların direksiyonlarında, Türkiye'den gelenler dışında "Müslüman kimlikli" başka şoför yoktur da ondan. Bölge ülkelerinden, Arap ve İslam dünyasından bu ekonomik faaliyetlere katılanlar yoktur da ondan. Açıkça dile getirilmese de, Türkiye "işgale taşeronluk" ve "fırsatçılık" suçlamalarının üstü kapalı muhatabı olmaktadır Ortadoğu'da. Bu, Türkiye'nin hak etmediği ve hak etmemesi gereken ağır bir ithamdır. Yani sorun sadece Türk şoförlerin can güvenliğiyle ilgili değildir. Türkiye en az onun kadar vahim bir gelişmeyle karşı karşıyadır. Başbakanın; Irak'taki son gelişmelerden ve özellikle Felluce katliamından duyduğu rahatsızlığın ve "derin acı"nın yansımaları görülebiliyor son açıklamalarında.Şimdi somut bir adım daha atılmalıdır: Irak'taki seçimlerin sonucuna kadar bütün ekonomik faaliyetler durdurulmalıdır. Irak'ın yeniden inşası için katkılara ve insani yardımlara, ancak Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında -yeniden- başlanmalıdır. Türkiye'nin, kimi "girişimci(!)"nin cebine gidecek birkaç yüz milyon dolar için "işgalciyle işbirliği" töhmetinden kurtulması şarttır. Tarihinin en ağır ekonomik krizinden kurtulurken, Irak'ın kana bulanmış parasına gerek duymamıştı bu ülke...
*** Sayın başbakan... Duyarlılığınızı biliyoruz, görüyoruz. Tarihi bir adım atın: Durdurun kamyonları!
|