|
|
|
|
Düşük şeker de yaşam kalitesini bozuyor
Şekerin yüksekliği kadar düşüklüğü de yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Sık aralıklarla azar azar yemenin önerildiği 'hipoglisemi' tedavisi, tatlı krizi ortaya çıkmadan önlem almayı hedefliyor
* Hipoglisemi bir hastalık mıdır? Hipoglisemi (şeker düşüklüğü) hastanın yaşam kalitesini bozan bir hastalıktır. İnsan ilişkilerini olumsuz etkiler. İş performansını bozar. Ama tedavisi vardır. Tedavi uygun bir diyet programı, günde altı veya sekiz öğün, sık sık ama miktar olarak azar azar yiyecek programıyla rahat bir şekilde çözümlenir. Sabah, öğlen, akşam düzenli yemek, yemek aralarında kepekli bisküvi, sandviç, uyumadan önce de bir bardak süt, birkaç bisküvi tüketmek, iyi olabilir.
* Öğün arasında meyve yemek şekeri düşürebilir mi? Düşürebilir. Meyvenin içinde fruktoz yani; şeker vardır. Bu, reaktif hipoglisemi atağını başlatabilir. Meyveden çok; kepekli ekmek, bisküvi gibi posalı yiyecekleri öneriyoruz. Türkiye ve Akdeniz ülkelerinde yazın öğle ve akşam yemeği arasındaki süre sekiz-dokuz saate uzuyor. Reaktif hipoglisemisi olanların bu süre içinde iki ara öğün yemeleri lazım. Öğleden sonraki ara öğünleri güçlü olmalı, acıkma hissetmeden, tatlı krizi gelmeden yemeliler. Hipoglisemide acıkmaya değil, saate bağlı yeme modeli olmalıdır. Açlık ortaya çıkmışsa, o zaman kontrolü zordur.
* İlaçla tedavi var mı? Hayır yok. Hipogliseminin tedavisi; hızlandırılmış bir açlık modelidir. Yani; öğün aralarının beş saatten iki buçuk saate indiği bir modeldir. Eğer yiyecek programı verilirse, hastanın hem açlık atakları olmuyor hem şişmanlamıyor hem de psikolojik sorunlar çıkmıyor. Tabii bu paketi egzersizle desteklemek gerekir. Bizim için bir tabak salata ile geçiştirilen öğün bir tabak salata artı bir büyük çikolatadır. Çünkü eğer öğünde yiyecek olarak belli standartların altına inilirse, sık acıkma atakları oluyor ve yüksek kalorili yiyecekler alınıyor.
* Bu kişiler şişmanlık kısır döngüsü içinde mi? Toplumda şişmanlıkların genetik olanlar dışında, yaklaşık yüzde 80'inde reaktif hipoglisemi var. Şişmanlığın tedavisi ancak bu metabolik bozukluğu bulduktan sonra yapılıyor. Hasta diyet uzmanına müracaat edip, diyet aldığı zaman bu iş çözülmüyor. Hipoglisemide temel sorun açlıktır. Herhangi bir diyet uzmanına, zayıflama merkezlerine gidiliyor. Bunlar çoğunlukla hastalara hipokalorik yani; bir anlamda açlık diyeti veriyorlar. Sonuç olarak reaktif hipoglisemili hasta dişini sıkıp açlık diyeti uyguluyor ama bıraktıktan sonra verdiği kilodan fazlasını alıyor. Burada temel sorun; açlık. Açlığı açlıkla tedavi edemezsiniz. Bu nedenle, şişmanlığın tedavisinde temel ilke kilo almaya neden olan sebebi bulup adını koymak. 'Reaktif hipoglisemi var', 'Yağ metabolizması bozuk' veya 'Genetik bozukluk var' gibi nedenler bulunmalı.
* Yemeye rağmen acıkmak şeker hastalığı belirtisi midir? Normalde açlık hissiniz vardır, yemek yersiniz düzelir. Ama bu hastalarda öyle olmuyor. Burada insülin salgısında gecikme olduğu için yemekten hemen sonra dev bir insülin dalgası oluyor ve bu insülin ikinci saatten itibaren kan şekeri daha yükselmeden aşağı indiriyor. Hemen arkasından hipoglisemi oluyor ve buna bağlı olarak da, öğün öncesi bu hastalar çok acıkıyor. Açlığı ölçen bir kriter olsaydı, reaktif hipoglisemisi olanların, olmayanlara göre sofraya dört-beş kat aç oturduğu görülürdü. Bu kadar aç oturunca hızlı yersiniz, fazla yersiniz. Biz buna karşı, iki saatte bir mutlaka bir şeyler yenmesini öneriyoruz. Hasta fazla acıkmıyor, az yiyor ve insülin dengesizliği olmuyor.
* Aç kalmadan zayıflamak için nasıl bir diyet uygulanmalı? Açlık ataklarını kontrol altına almak gerekir. Bunun için açlık hissine göre değil, saate göre beslenilmeli. Kişi, uyandıktan itibaren belli aralıklarla yemelidir. Üç ana öğün, üç de ara öğün olmalı. Öğle ve akşam yemeğinin arası uzunsa, bir ara öğün daha eklenmeli.
|
|
|
|
|
|
|
|
|