| |
|
|
Ay üzerine söylenmiş ne varsa
Ramazan ayı bayram ayı filan derken gelelim esas "ay" muhabbetlerine. Soyadımdan mülhem bazı hikâyeleri bayram şekeri niyetine sunuyor, hayırlı bayramlar diliyorum hepinize. "Ay üzerine halk inanışları" konusundan anımsayabildiğim bazı anektodlar var. Gelin bir dinleyin de masumiyeti görün. Halk inanışlarına göre: "Allah gece ile gündüzü beklemeye memur iki kardeş yaratmıştır. Gündüzü güneş, geceyi ise karanlıktan korkmayacağını belirten ay bekleyecektir. Bir başka inanışa göre de, ay Müslüman, güneş Hıristiyandır. Ay tutulması Müslümanlar'ın, güneş tutulması ise Hıristiyanlar'ın Allah'a karşı isyanlarından ileri gelir."
Ayın üstündeki lekeler!.. Ayın üstündeki lekelere gelince; onlar ayın ağız, burun ve kaşlarıdır. Bir gün ay, güneşe şaka yapar. O sırada hamur yoğurmakta olan güneş, çok kızar ve elinin tersiyle aya bir tokat çakar. Parmak izleri ayın yüzünde lekeler halinde kalır. Bazıları ise; "Ay küçükken çok yaramaz bir çocuktu. Annesinin dizi dibinden ayrılmaz, ona huzur vermezdi. Bir gün annesi çamaşır yıkarken, eteğini çekiştirip, onu rahatsız etti. Anne elindeki çamaşırlardan birini ayın yüzüne attı. Lekeler asıl bundandır" diye inanır. Yine bir başka inanış: "Ay her gece bir canavarla boğuşur. Yendiği gecelerde bedir haline gelir. Yenildiğinde ise kaçar ve yüzünü göstermez" şeklindedir.
Uzaklaştırılmış iki aşık Ayın evli mi bekar mı oluşu konusunda rivayet muhteliftir. Bir inanışa göre; ay evlidir ve güneş, ayın karısıdır. İkinci rivayete göre; aklın alamayacağı kadar zaman önceleri ay ve güneş tıpkı Adem ile Havva gibi birbirinden uzaklaştırılmış iki aşıktır. Tekrar biraraya gelmek için müthiş bir çaba sarfederler... Yağmurlu zamanlarda görülen gökkuşağı güneşin etekleridir. Gökkuşağı çıkınca anlarız ki güneş ile ay karşılıklı gelmişler ve evlenmişlerdir. Ayla ilgili inanışlara mesela ay lafını da ekleyebiliriz. Üç beş günlük bir ay, aynanın içine alınır. Kısmeti henüz çıkmamış bir kız aynadaki hayale bakar durur. O sırada yanında yaşlıca ve abdestli bir kadın "1.5 yaş suresi" okumaktadır. Ayın hayali içinden bir erkek gölgesi geçerse iş tamam demektir. Şayet kız koca bulamayacaksa o zaman da ayın aksi içinden bir tabut veya ölü çıkar. Küçük yaşta çocukların uzun süre aya baktırılması ise hiç doğru değildir. "Ay bastı" denen hastalık olur. Hasta çocuğa "aydaşık" teşhisi konur. Gebe bir kadın ilk defa hilali görürse, çocuk erkek ve güzel olacaktır.
İnanışlardan derman olmaz Savaş sırasında ay tutulursa savaşı Türkler kazanacak, hilal şeklindeki ayın uçları yukarıya kıvrıksa o mevsim kurak, aşağıya doğruysa o mevsim bereketli geçecektir. "Ayı gördük, yıldıza eyvallahımız yoktur", "Ayla yarışa çıkan yarı yolda kalır", "Bir ay doğdu yasından, bahçeler arasından, kız memen görünüyor, düğmeler arasından" türünden maniler, koşmalar, şarkıtürküler, hep bu masum inanışların o yıllarımızda zararsız olsa da ilerki yaşamlarımızın katakulli dolu günlerine derman olamıyor ne yazık ki.
Masumiyet cehalet Biz garipler, ay üzerine folklorik, otantik muhabbetler kurarken, el oğlu aya dolmuş kaldırmaya hazırlanıyor. Biz Mars deyince aklına sadece bir çikolata markası gelen bir toplum olaraktan, masumluğumuzu cehalet kuyularında boğdururken, Mars'ta hayat arayanlar dünya masumlarına ne hayat, ne seyahat hakkı tanımaz oluyor; "Oraya gitme, buraya gelme, şunu yap, bunu yapma!" diye racon kesiyor. Televizyon çocuğu uykusuz gecelere, yalnız yüreklere ilaç olsa da ne yazık ki, masumiyetimizden türemiş yalnızlığımıza, uykularımızı kaçırtan eloğlu efelenmelerine ilaç bulamıyoruz. Ee, ne yapalım bizim bu durumlarda da söyleyecek laflarımız var neyse ki: "Ay ışığı süt gibi, sallanır selvi gibi, sen orada uluma, 'amcam oğlu' it gibi!.."
|