|
|
'Bizi aptal yerine koymasınlar'
CHP'nin Mustafa Sarıgül raporu, tam olmasa da nihayet açıklandı. Sarıgül, ihraç istemiyle Disiplin Kurulu'na sevkedildi. Bu gelişme, İstanbul siyasetinin de önemli gündem maddesi oldu. Parti merkezlerinden belediye koridorlarına her yerde bu konu tartışılıyor. CHP bir kez daha toplumun gündemine iç hesaplaşmasıyla oturdu. Peki oturdu da ne oldu? Ortak kanı şu: 'Bizi aptal yerine koymasınlar..' Eski bir CHP üyesi tepkisini şöyle anlatıyor: "Partiye alkışlayarak aldığın belediye başkanına, bugün 'hırsız' damgası vuruyorsan inandırıcı olamazsın. CHP'li bir çok belediye başkanı hakkında sayısız yolsuzluk söylentisi var. Ayrıca, bir çoğu müfettiş soruşturmasından geçiyor. Sayın Baykal, onlar hakkında ne yapıyor? Siyasi bir engelleme bu. CHP tarihinde böyle talihsiz bir olay hiç yaşanmadı. Deniz Baykal'a yıllarca yöneltilen 'hizipçi' suçlamasına karşı bile böyle bir tavır gerçekleşmedi. Bir başka partili geçmişe uzanarak bugüne gönderme yapıyor: " Baykal partiye girdikten bir kaç yıl sonra hizipçiliğe başladı. Kimse onu partiden atmaya kalkmadı. Dahası var, 1979 yılındaki Büyük Kurultay'da parti meclisini ele geçirmeye yönelik bir hareket başlattı, ancak Ecevit'in sert çıkışıyla geri adım atmak zorunda kaldı. Aynı şey 12 Eylül darbesinden sonra da oldu. Deniz Baykal, 80'lerin sonunda siyaset yasağı kalkınca SHP içinde yerini aldı. Tam üç kez Erdal İnönü'nün karşısına aday olarak çıktı ve üçünü de kaybetti. Ama vazgeçmedi. Kimse de kalkıp onu muhalefet ettiği için partisinden atmadı." Bir partili Deniz Baykal'ın 1999 seçimlerinden sonra da aynı şeyi yaptığını şöyle anlatıyor: "Baykal, Altan Öymen'in genel başkanlık yaptığı sırada parti dışında olmasına rağmen, Adalar'da, Silivri'de toplantılar, mitingler yaptı. Resmen parti içinde Öymen'e karşı mücadele yürüttü. 17 ay sonra da gelip partinin başına oturdu. Kim ne dedi?" Parti içinde uzun yıllardır kendisine gösterilen bu demokratik tavrı, o hiç kimseye uygulamadı. Bunun en son örneği, muhalif milletvekillerinden Ahmet Güryüz Ketenci, Hasan Aydın ve Mehmet Tomanbay' ın ihraç edilmesinde yaşandı. O milletvekilleri kendi partilerine yargı kararıyla döndüler. Şimdi hedefteki isim Mustafa Sarıgül ... Partinin gençlik kollarından gelen Sarıgül, neredeyse 25 yıl sonra genel başkanlığa aday olmak istiyor. Üstelik yerel seçimlerde yüzde 70'e varan bir halk desteğiyle yola çıkıyor. Bugün sokaktaki insana bu soruyu sorduğumuzda aldığımız cevap net: "Bırakın çıksın kardeşim. Eğer düzgün adamsa seçilir, yoksa o da diğerleri gibi kaybolur gider." Parti kulislerinde Merkez Yürütme Kurulu'nda neler konuşulduğu da dilden dile dolaşıyor. Deniz Baykal MYK toplantısına gelmeden önce kurul üyeleri kendi aralarında ' Sarıgül'le konuşalım, üyeliğini askıya alsın' diye konuşup karara varmışlar. Ancak bu öneriyi Deniz Baykal'a ilettiklerinde sert tepkiyle karşılaşmışlar ve Baykal ihraç isteminde diretmiş. Ayrıca raporun MYK'da neden okunmadığı da konuşulanlar arasında. CHP cumhuriyetle yaşıt tarihinde üç kez halkla bütünleşen bir damar yakaladı. Birincisi cumhuriyetin kuruluş yıllarıydı. Bunu anlatmaya gerek bile yok. İkincisi 1973 yılında 'bu düzen değişecek' sloganıyla yola çıkan ve Türkiye'nin dört bir yanına 'Karaoğlan' adını yazdıran Bülent Ecevit dönemiydi. Üçüncüsü ise bu ikisiyle kıyaslanmasa da Mustafa Sarıgül hareketidir. Ancak, Sarıgül'ün halkta yakaladığı damarı başarıyla siyasete yansıtıp yansıtamayacağı, siyasi vizyonunun buna yetip yetmeyeceği tartışılabilir, fakat görmezlikten gelinemez. Son söz... Raporda yer alan suçlamalara karşı herkesin söylediği şu: "Eğer bir suç varsa, bu ülkenin yargısı da var. Bırakın kararı yargı versin."
|