| |
|
|
Yazar-kasa polemiği
Türk aydını kitap fetişistidir. Hem hayatında önemli bir yeri olduğundan... Hem de modernleşme tarihimizin kritik ayaklarından birini eğitim oluşturduğu için aydın takımı kitabı yüceltir. Aydının zihninde, hangi kitapların okunması gerektiğine ilişkin listeler vardır. 'Aydınlatılması gereken halk' bunları okuyarak bilinçlenecektir. Bu kadarla kalsa iyi. Aydın bir adım daha öteye gider ve kimin kitap yazabileceğine, kimlerin yazamayacağına. İşte bu tavrın son örneği: Akşam gazetesinin haberine göre şair, denemeci Sunay Akın, şov dünyasından ünlülerin kitap yazmasını "Edebiyat adına kaygı duyulacak bir gelişme" olarak nitelemiş. Benzeri şahsiyetlerin gazetelerde yazmasından da Akın rahatsız duyuyormuş: "Eskiden gazetelerde yazarlar vardı; şimdi yazarkasalar var."
*** Hemen bir örnek vereyim. Aydın takımının çok önemsediği, sevdiği, sık sık andığı bir yayın yönetmeni olan rahmetli Abdi İpekçi, 1966 yılında Milliyet'in düzenlediği Türkiye Güzellik Yarışmasında birinci gelen İnci Asena'ya (evet o, Duygu Asena'nın kızkardeşi) "Genç kız gözüyle" adlı köşe yazdırmıştır. Yani: Gençlere ve şöhretli kişilere yazdırma denemeleri basında hep yapılmıştır. İyi olanlar devam eder... Beceremeyenler gider. Kitapta da durum farklı değil. Herkes 'yüksek edebiyat' yapmak zorunda mı? Bırakın şarkıcı Ferdi Tayfur anılarını yazsın, manken Tülin Şahin makyaj sırlarını açıklasın... Çeşitliliğin nesi kötü? Bu yazarlar 'kalıcı' değilmiş. Doğru. Ama bugün 'iyi edebiyat' dediğimiz, daha doğrusu iyi olduğunu sandığımız kaç eser yarına kalıyor ki? Mesela bence Nahit Sırrı Örik'in 'Sanatkarlar' adlı kitabı çok iyidir. Ama bugün Selim İleri'den başka kaç 'okumuş' Örik'ten söz ediyor? Aydın takımının değer bilirliği konusunda ciddi kuşkularım var!
|