|
Dostlukların kıymetini bilmeliyiz
|
|
Hayatta hiçbir şeyi ertelememek lazım. Dostları aramayı ise hiç... Gazeteci Müşerref Hekimoğlu ve tiyatro sanatçısı İsmet Ay'ın geçtiğimiz günlerdeki ölümleri yaşarken kıymetini bilmediğimiz dostlukları hatırlattı.
Daha Houston'a gittiğimiz ilk günlerde Doktor Banu Arun telefon etti. "MD Anderson Hastanesi'nin meme kanseri bölümünde çalışıyorum. Herhangi bir şekilde ihtiyacınız olursa beni arayabilirsiniz. Hiç tedirgin olmayın. Bir Türk olarak kendi konum olmasa da yardıma hazırım, beklerim" dedi kapattı. Birkaç gün sonra Sönmez'le ziyaretine gittik. Dr. Arun, güzel, çok yumuşak konuşan, rahatlatıcı, çok zarif bir genç hanım. O hastanede, o bölümde çalışması için kim bilir nasıl bir eğitimden, birikimden geçtiğini düşünerek çok iftihar ettik. Pencereden baktığımda dışarısı aşırı sıcak gibi görünüyordu. Ama çalıştığı oda genel soğutma sisteminden buz gibi. Biliyorsunuzdur Amerika'da su ve Cocacola'nın iki üç damlası hariç gerisi nasıl buzsa, odaların içini de öyle buz gibi yapmaya meraklılar. "Burada üşümüyor musunuz Banu Hanım?" diyecek oldum. "Ne üşümesi, donuyorum" diyerek masanın altından elektrikli sobasını çıkarıp gösterdi. Çok güldük. Çünkü dışarısı 40 derece. Hastanede daha ilk günden itibaren bize çok yakın davranan üç Türk vardı. Türkiye Bölümü Sorumlusu Elnar Köseoğlu, tıbbi tercümanlar Levent Kolbay ve Nuran Timoçin. Doktorlarla direkt telefonlaşamadığımızdan soracağımız her şey için onlara ihtiyacımız oluyordu. Cep telefonlarını vermeleri, sosyal konularda sohbet etmeleri, hastane dışında görüşmeleri yasak olduğu için dostluğumuz çok sınırlı kaldı. Hep sıkıntılara, acılara ortak olan bu insanların devamlı iç kapayıcı bir ortamda çalışmak gibi çok zor bir görevleri vardı. Her sorunumuzda başvurduğumuz bu kişileri sevgiyle kucaklıyor ve çok teşekkür ediyorum.
DOSTLARA VEDA Aslında hiçbir şeyi ertelememek lazım. Hele yaşlı kişilere olan özlemi ve sevgimizi söylemeyi hiç ertelemememiz lazım. Uzun zamandır haber alamadığımız Müşerref Hekimoğlu'nu "Hep yarın ararız" derken kaybettik. Son bir kez daha sesini duymadan sessiz sedasız bu dünyadan göçüverdi. Ben hayatımda 1920 doğumlu bu kadar güzel kadın tanımadım. Estetik müdahalenin hiç olmadığı yıllarda, kim bilir menekşe (bence) rengi gözleri neler gördü? Güzel endamı, kıvrak zekasıyla kim bilir hangi salonlarda, ne biçim rüzgarlar estirdi. Herhalde hanım olarak en eski gazetecilerden biriydi. Sönmez ve ben çok severdik Müşerref Hanımı. Aynı günlerde İsmet Ay'ı da kaybettik. Kendisiyle bir samimiyetim yoktu ama bir fenomen olduğunu anlatmak için tanımak yeterdi. Görgüsü, estetiğe düşkünlüğü, eleştirici zekası ve sivri dilliliğiyle farklıydı. Tiyatroda da hayatta da çok başarılı, farklı bir kişilikti. Bunca yıl emek verdiği tiyatrosuna küs gitmesi üzücüydü. Böyle renkli, sivri, önemli kişilik, kıymetini yaşarken bilmediğimiz dostluklara vakit bulamadığımız bu dünyadan göçtü gitti. James Joyce'un "Ulysses''inde "İnsan ölünce dünyada bıraktığı gövdesinden ayrılan ruhu oyuncaklarıyla birlikte evrenin bir yerlerine depo edilir" gibi bir deyiş vardı. Öyle mi acaba? Tanrı ikisine de rahmet eylesin.
|