Çocuklar ne olacak?
Büyüklerin hallerini konuşmaktan; sürekli "geleceğimiz" diye bahsettiğimiz çocukları unuttuk. Böyle giderse "gelemeyeceğimiz!" olacaklar, farkında değiliz. Lig TV'de hafta sonu yayınlanan iki görüntü, insanın kanını dondurmaya yetiyordu. Ama zannederim, o görüntüleri izleyebilen pek çok kişinin kanı donmamıştır. Belki üzülmüş, belki kızmıştır, ama kimse kalkıp "Bunun için birşey yapmalıyım" dememiştir. (Bu görüntüleri yakalayıp ekrana getiren Lig TV'ye de teşekkür etmeyi unutmayalım.) İlki Trabzon-D.Bakır maçında. Maçın ikinci yarısında, Diyarbakır'ın atak yaptığı kalenin arkasında, sağ tarafta reklam panolarının üzerinde bir çocuk oturuyordu. Bu küçücük çocuk, keyifle maçı seyrediyordu. Hakemler, "Gazeteciler ve federasyon temsilcileri dışında kimsenin bulunamayacağı" yerde bir çocuğun neden bulunduğunu sormadı. Ya çekilen sert bir şut o çocuğun kafasında patlasa ve onu öldürseydi? Bunun sorumlusu kim olacaktı? Yoksa şutu çeken futbolcu hapsi mi boylayacaktı? (Çocuğun resmini çeken sevgili Fehmi Özgüler'in fotoğraf makinesi, bir Beşiktaş maçında Kaan Dobra'nın çektiği şutla kırılmıştı) Ve ikinci görüntü derbiden. Beşiktaş tribünlerinde ağlayan bir çocuk, tribünlere atılan biber gazından ve çıkan arbededen etkilenmiş, "Beni eve götür baba" diye ağlıyor. Belki de bir daha hiç maça gelmek istemeyecek. Bunları görünce, geçen sezonun ikinci haftasında Trabzon-F.Bahçe maçında başı kanlar içinde kalan ve babasının kucağında stattan kaçırılan küçük kız aklıma geldi. Demek ki bir yılda hiç yol alamamışız! Pardon almışız, artık savunmasız çocuklara taşla sopayla değil, biber gazıyla saldırıyoruz! Peki çocuğunuz evde oturup maç seyretse ne olacak? Birbirinin ayağına basıp kaçan, "basur muayenesi" yapan, rakibine kırmızı kart gördürtüp sonra sırıtan adamları görecek. Şimdi oturup düşünelim. Çocuklar geleceğimizdir dedik. Bir söz vardır, "Biz bu dünyayı dedelerimizden miras almadık, çocuklarım ı z d a n ödünç aldık." Eğer medeni bir şekilde maç seyretmek istiyorsak, önce çocuklarımızı korumalıyız. Çünkü onlar, şimdi öğrendiklerini gelecekte uygulayacaklardır! Onlara iyiyi, güzeli, doğruyu öğretmediğimiz sürece "insanca maç seyretme hakkımız" olmayacak. Tabii bu olaylar spordaki temel düşüncenin de kaybolması demek. "Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün sözünü çürütmeye devam ediyoruz demek. Hıncal Uluç, yanlış hatırlamıyorsam en son Antalya'da bir arabada kilitli kalan ve sıcaktan ölen bir çocuğun ardından yazdığı yazıda "Biz ülke olarak çocuklarımızı sevmiyoruz" demişti. Galiba bu sözü de geçerliliğini koruyor. Ha bu arada, öte yandan haftanın önemli maçında Beşiktaş, F.Bahçe'yi 2-1 yendi..
|