|
|
Kendimizi bilmek
İslam felsefesinde kendini bilmek çok derin anlamlar taşıyor. İslam, insanı içine doğru bakmaya teşvik ediyor. Peygamberimiz "Kendini bilen Rabbini bilir" hadisiyle insanı iç dünyasına çağırıyor. Ramazan'ın kendimizi bilmekle ilgili hatırlattıklarını, Kişisel Gelişim Uzmanı Zülfikar Özkan şöyle değerlendiriyor....
Antik Yunanlılar tarafından en kutsal yer sayılan Delfi'deki Apollon Tapınağı'nın girişinde iki kutsal parola vardır: "Kendini bil" ve "Hiçbir şeyde aşırıya kaçma." M.Ö. 4'üncü yüzyılda yaşamış olan Sokrat, Antik Yunan dünyasında herkes tarafından çok iyi bilinen "Kendini bil" ilkesini hem tekrarlıyor, hem de anlamını derin bir şekilde değiştiriyordu. O bilgeliği bu iki kelimeyle özetliyordu. Sokrat, "Kendini bil" ilkesinin anlamını insanın iç dünyasına doğru değiştirmişti. O, Atinalı vatandaşlara, kendilerini bilmeleri için hayatlarını incelemelerini tavsiye ediyordu. Onları, bedenlerine, sosyal statüye ve paraya verdikleri önem ve zaman kadar, erdeme, hakikate ve ahlaklı karakter sahibi olmaya da teşvik ediyordu. Sokrat'a göre "Sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değmez." Sokrat bu düşünceleriyle insanlığın içine işleyen birçok soru sormuş ve karakterlerin gelişmesine katkıda bulunmuştu. Bilindiği gibi karakter, alışkanlıklarımızın toplamı ve iyi-kötü huylarımızın bir karışımıdır. İslam felsefesinde "Kendini bilmenin" çok daha derin anlamı vardır. İslam insanı, içine doğru bakmaya teşvik ediyor.
ALEMİN ÖZÜ OLMAK Kendini bilmenin bir anahtarı da, kişinin kendini neyin motive ettiğini bilmesidir. İnsanı, doyurulmamış ihtiyaçlar motive eder. Ama bu ihtiyaçlar Batı dünyasında farklı, İslam dünyasında farklıdır. 18'inci asır şairlerinden Şeyh Galib Türk-İslam anlayışının insana bakışını, şu beyitiyle anlamlı bir şekilde dile getiriyordu: Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen / Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen. (Kendine hoşça bak ki alemin özü sensin, evrenin gözbebeği olan insansın sen.) Yunus Emre "İlim ilim bilmektir/ ilim kendin bilmektir/ Sen kendini bilmezsen/ bu nice okumaktır" mısralarıyla "kendini bilme" konusuna çok daha derin anlamlar katıyordu. Peygamberimiz "Kendini bilen, rabbini bilir" hadisiyle insanı iç dünyasına yönelmeye çağırmaktadır. Türk - İslam düşüncesinde önemli olan insanın iç dünyasıdır. Türk - İslam edebiyatında şairler saray halkı arasında yaşamaz. Şiirlerini okuduktan sonra tekrar kendi gönüllerine çekilirler. Çünkü onların anlayışına göre bir viranede oturmak, bir sarayda oturmaktan daha iyidir. Türk-İslam felsefesinde 'gönül'e büyük önem verilir. Gönül, hatır ve duygu kaynağı yürektir. İslam, insana gönül sahibi olmanın yollarını gösterir. Gönül adamı, açık ve iyi yürekli, hoşgörülü, güvenilir ve iyiliksever bir kimsedir. Gönül kelimesinden, sayılmayacak kadar çok kelime türetilmiştir. "Gönül adamı", "gönül penceresi", "gönül yıkma", "gönül borcu", "gönül birliği (duygusal ortaklık)", "gönül almak", "gönlü gözü açılmak" gibi.
MANEVİ KABE: GÖNÜL Sufiler'e göre, Kabe nasıl bütün Müslümanlar'ın maddesel Beytullah'ı ise, gönül de Sufiler'in manevi Seytullahı'dır. Bu sebeple Sufiler gönlü her türlü olumsuz duygudan arındırmaya çalışırlar. Bütün Sufiler gerçeğe ulaşmada gönle, akıl ve duyulardan daha çok önem verirler. Bu bakımdan tasavvufta kendini bilme; gönlü arındırma, temizleme, parlatma ve onu Allah'a açma konularını da kapsar. Kuran'ın Kerim "Biz adem oğullarını güzel rızklarla besledik ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık (İsra, 17/ 71)", ayetiyle insanın üstünlüğünü vurguluyor. Bu sebeple insan, üstün varlık olan kendini tanımak zorunda. İnsanoğlu, İslam'ın sesine kulak vererek kendini bilmeye yöneldiği zaman, kendinin dünyada yüzüstü bırakılmadığını, bir kenara itilmediğini ve çaresiz bırakılmadığını iyi anlayacaktır. Yeter ki, iç sesini duysun ve kulaklarını o sese göre ayarlasın.
Adem Özbay
|