| |
|
|
İsmet Sezgin'in hissettiklerini o kadar iyi anlıyorum ki..
İsmet Sezgin'in 55 yıllık eşi Saadet Sezgin vefat etti. Düşünün, Saadet Hanım İsmet Bey ile evlendiği zaman 22 yaşındaymış. Bu ne anlama geliyor? Annesi ve babası ile hayatının 22 yılını paylaşmış. Fakat eşi İsmet Sezgin ile 55 yıldır aynı hayatın neşelerini, kederlerini paylaşıyormuş. İşte evlilik böyle bir şey. Eğer aile yapınızı sağlam kurduysanız, dış dünyadaki bunalımlardan kaçıp, sadece ailenizin ve gerçek arkadaşlarınızın bulunduğu "İç Kale"ye sığınabiliyorsanız, anlayın ki güvendesiniz. İşte bu İç Kale'nin temel taşı, eşinizdir. İsmet Sezgin'in şu anda hissettiklerini o kadar iyi anlıyorum ki. Canı acıyordur. Hayati bir organı kopartılmış gibi hissediyordur. Eşini kaybedenin erkek ya da kadın olması fark etmez. Uzun ve uyumlu evliliklerin sonunda, insanlar eşleri ile özdeşleşirler. Eş insanın canının parçası olur. Kavgalar ve huysuzluklar bile, bu birlikteliği zenginleştirir. Ancak erkeğin eşini yitirmesi, daha da zordur. Çünkü alışılan, evliliklerde daha yaşlı olan erkeğin eşinden önce ölmesidir. Ayrıca erkek daha sert, dış dünyaya karşı daha dirençli bir görüntü verir. Kadın daha güçsüzdür görüntüde. Oysa gerçekte kadın, erkeğin yüreğidir, sosyal ilişkiler rehberidir, pratik hayatın problemlerini çözen cevap anahtarıdır. Ben İsmet Sezgin'i, Ankara politikasında bir yıldız olmaya başladığı 1960'ların ortasından başlayarak tanıdım. Hep rahat, güvenli ve çevresinin sorunlarını çözmeye dönük bir insan olarak gördüm onu. İktidarda olduğu zamanlarda da, düştüğü dönemlerde de değişmedi. Çevresi hep ona "İsmet Ağabey" dedi. Sezgin ailesi ile dost olan ortak tanıdıklarımız, İsmet Sezgin'in "Ev"indeki sağlam yapıyı bana anlattıkları zaman, ondaki bu rahatlığın nedenini anlamıştım. Çünkü Saadet Sezgin, İsmet Sezgin'in "İç Kalesi"nin huzurunu sağlamıştı. Bu yazıyı sadece 40 yıldır tanıdığım İsmet Sezgin'in ve çocuklarının acısını paylaşmak için yazmıyorum. Birlikte oldukları eşleriyle bir hayatı kuran tüm erkekler ve kadınlar için yazıyorum. "Birlikteliğinizin kıymetini bilin" diyorum. İsimleri kamuoyuna mal olmuş ve bazıları ile düşüncelerimin hiç uyuşmadığı kişiler var.Ama onların eşleri ile et ve tırnak görüntüsü vermelerini hep kutsamışımdır. Rahşan Ecevit'in Bülent Ecevit'e gösterdiği özen, Süleyman Demirel'in Nazmiye Demirel'in elinden tutması.. Şimdi güncel yaşamımızda Emine-Tayyip Erdoğan, Olcay-Deniz Baykal çifti de böyleler. Mevhibe-İsmet İnönü çifti de, toplumumuz için "Aile" kavramına örnek bir beraberlik değil miydi? Celal Bayar eşi Reşide Bayar'ı yitirdiği zaman hepimizin yüreği yanmamış mıydı? Kenan Evren eşi Sekine Evren'in vefatı ertesinde duyduğu acıyı, "O gün ben de mezara birlikte gömülmeyi istedim" diye anlatmıştı bana. Politika, polemikler, görüş ayrılıkları, bazen dozu kaçmış eleştiriler. Bunlar toplumsal yaşamın doğal olguları. Ama iş "Aile"ye gelince, bütün bu olgular o sınırda durmalıdır. İsmet Sezgin kaybettiği Saadet Hanım için "O, evimize kol kanat germeseydi, hoşgörüsünü eksik etseydi siyasetle böylesine meşgul olamazdım. Şimdi kolum kanadım kırık" demiş. O kadar doğru söylemiş ki.
|