| |
|
|
İstanbul Cerrahpaşa'da sabaha karşı saat 05.00
Cerrahpaşa yakınlarındaki nöbetçi polis devriyesinden anons patladı önce; "Buradalar. En az 15-20 kişiler. Çok acele takviye ekip gönderin çember yapıp, daraltıp alalım!" Tam da Unkapanı köprüsünün üzerinde, birbirine çarpıp parçalanıp dağılmış iki otomobilin yanıbaşındayız o sırada. Mucize kabilinden ölen de yok ağır yaralanan da. Ama belli ki telsizden anons edilen iş daha önemli. Çekimi yarıda bırakıp o tarafa, Cerrahpaşa-Haseki hattına doğru fırlıyoruz. Gece muhabirlerini taşıyan tüm araçlar yarışırcasına bir hızla seyir halinde. Saat sabahın dördü ve şükür ki yollar bomboş.
Kaçak göçmen operasyonu Olay bölgesine gitmemiz beş dakikamızı aldı ama olayın ne olduğunu hâlâ kavrayabilmiş değiliz. Anonslar sıklaştı. Çember tamam, en az 10 ekip var bölgede. Ara sokaklara girip, o polis araçlarından birini bulup, peşine takılmak lazım. Labirent sokaklara dalıp çıkıyoruz habire. O dar, köhne aralıklardan sivil giyimli gençler çıkıp, geçip gidiyor yanımızdan. Adımları, bakışları, tavırları telaşlı ürkek. Otomobilimizin farları kör karanlığın ötelerine cılız ışıklar düşürüyor ve seçebildiğimiz yüzlerin pek de bizim bura insanına benzemediğini görüyoruz. Sanki hani Pakistanlı, Bangladeşli filan tipler. O zaman anlıyoruz ki bu sokaklarda bu telaşın nedeni bunlar. Yani kaçak göçmen operasyonunun içine düştük.
Kovalamaca avı!.. Az sonra başka cayırtılar da kopuyor telsizden. Ve şaşırarak görüyoruz ki hemen her sokakta bir başka kovalamaca, ne kovalamacası tam bir sürek avı başladı sanki. Birbirini kesen yollarda kaçanlarla kovalayan diğer sokağın kaçan kovalayanlarıyla toslaşıyor. Yere düşen, nefesi biten, asfalta serilen, kelepçelenen, çelmelenen, kirişi kıran, oracıkta kaybolup tam kucağa saplanan filan derken çoğu yakalanıyor kaçakların.
Şok olup saldıran gençler Kimi deneyim sahibi belli. Yani daha önce birkaç kez yakalanmış bırakılmış yine gelmiş, yine araklanmış. Ama dövme, sövme, itme, kakma olmayacağını bilip rahat davranıyor. Tek zararları zaman ve simsarlara kaptırılmış yüklüce para. Ama bazıları ilk kez bu duruma düştüğünden şok hallerde. Ağlayan, isyan eden, üzerine çevrilmiş kameralara, spotlara saldıran gençler... Afganistanlısı da varmış, Iraklısı da, Pakistanlısı da... Sonra bir başka çağrı geliyor diğer kanaldan. Sokağın adresi veriliyor ve "mallar orada" deniyor. Mallar lafını duyup oraya gitmemek olur mu. Haydi vııın!..
Kontrol edilen çantalar Aaa o da ne? Mal dedikleri tek tip sırt çantaları. Yepişyeni orta boy çanta bunlar. Yeşil parıldaklı yağmur geçirmez malzemeden yapılmış. Üzerlerinde siyah ve yine tek tip yağmurluklar sünger matlalarla beraber rulo edilip sarılmış. Çantaları kontrol ediyor polisler, içlerinden çıkan hep yiyecek malzemeleri.. Ton balıkları, zeytinyağlı meze konserveleri, ekmek somunları, çeşit çeşit bisküvi, mandra peyniri, taze kaşar, eski kaşar falan filan.
Üzücü manzara İnsanın içi eziliyor bu manzaraları görünce. İşin dibini, ucunu bunlar gibi on binlerce milenyum kölesinin, insan kaçakçılarının tezgâhına nasıl düşüp neler çektiğini bildiğim için daha da artıyor üzüntüm. Bunca hayhuy arasında saat sabahın 05.00'ine varıyor bir çabuk. Genç gece muhabirleriyle bakışıp gülüşüyoruz. CNN'den Eyüp patlatıyor espriyi; "Ramazanda ortam sakin olur, vatandaş sakin durur, işler azalır, biraz dinleniriz diyorduk. Amenna bizimkiler sakin ama Afganistan'dan Pakistan'dan olay ithal edildi abi bak!.."
|