|
|
|
|
|
"Kadın kotası" yazarı ne anlama geliyor?
|
|
MUHTAR: Peki ben orada bir şeye geleceğim. Şimdi deniyor ki -Bazı kadın yazarlar da bunu yazdılar söylediler- buradaki iş aslında ekonomik nedenlerle ilgilidir. Tamer, çok iyi paralar kazanıyor. Dolayısıyla Arzu, bu evlilikten vazgeçmek istemiyor. Onun için kocasından da ayrılmıyor.
BARLAS: Yalnız bildiğimiz kadarıyla Tamer Karadağlı büyük paralar kazanmadan önce de hanımıyla arkadaşmış.
MUHTAR: Evet ama şu anda boşanmama nedenini Tamer'in ekonomik durumunun çok iyi olmasına bağlıyorlar.
BARLAS: Şu anda ben Arzu Hanım'ın ne yapacağını bilmiyorum.
AKÖZ: Biz niyeti bilemeyiz zaten değil mi yani.
BARLAS: Sen sadece dırdır yapacağını biliyorsun.
AKÖZ: Onu biliyorum. Zaten kendisi de söyledi "Yapıyorum" diye. Zaten yapıyormuş şimdiye kadar.
BARLAS: Yapıyormuş şimdiye kadar... Öyleyse yaptığı için mi Tamer Karadağlı Rusları otele götürdü.
AKÖZ: Ben öyle bir şey demedim.
BARLAS: Yani diyorum, sebep-sonuç ilişkisi.
AKÖZ: Tamam bak! Eğer konuşacaksan kalk şurada konuşalım. (Yumruklarını sıkarak çimleri gösteriyor) Kadının intikamı farklı da olabiliyor... Bazıları kocalarının cezalandırmak için adamın açığını alıp -vergi konusunda yolsuzluk konusundamedyaya veriyor...
MUHTAR: Nurdan Erbuğ olayını mı diyorsunuz?
AKÖZ: Adamı rezil edebiliyor. Bu evliliğin Arzu Hanım açısından niye devam ettirileceğini ben bilemem bu tür durumlarda.
BARLAS: Bak 1920'li yıllarda olsaydım derdim ki "Reşat Nuri, kadın düşmanı homongolos'u, Emre Aköz'e bakıp yazmış"... Tipik homongolos bu Emre. Ona göre; kadın pusu kurar, hep hesap yapar ileride nasıl erkeğin canına okuyacağım, ihbar mı edeceğim, öldüreceğim mi. Yani insaf. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki adam kuma alıp getiriyor öbür kadın başını eğip kabul ediyor. Zavallı kadınların olduğu bir ülkede kadınlar böyle katil müstakbel suçlu, heran dırdır etmeye hazır böyle birşey olabilir mi yani kadınlar
MUHTAR (Emre Aköz'e dönerek): Demin sorumu çok güzel çevirdin. Annenle ilişkilerin nasıldı hakikaten?
AKÖZ: Normal. Ben bu konuda objektif olabilir miyim.
MUHTAR: Çok iyi anlaştığınızı söyleyebilir misiniz?
AKÖZ: Tabii her şeyi konuşabilirdik.
MUHTAR: Annenin de dırdırcı olduğu kanısında mısın babana karşı?
AKÖZ: Her kadın böyledir diyorum. Size ne benim ailemden. Yani elin Tamer Karadağlı'sını konuşun annemi niye konuşuyorsun. Şimdi bu tip şeylerin benim fikrimi söylemem için illa da benim o şeyleri yaşamış olmam gerekmiyor ki.
MUHTAR: Senin yaşam tecrübeni sordum...
AKÖZ: Benim tecrübem bütün kadınlar dırdır yapar. Yapmayan yoktur.
MUHTAR: Siz sevgili Barlas, sizde de tam tersini görüyorum... Sanki her şeyin sorumlusu erkekler gibi...
BARLAS: Birincisi bak akıllı kadın var, akılsız kadın var, akıllı erkek var, akılsız erkek var. Akılsız erkekler akılsız kadınlar işte Emre'nin söylediği gibi dırdır eder. Dırdır saçma birşeydir. Dırdır sonuç alınacak birşey değildir insanı rahatsız eder. Emre'nin takıntısı var ya kadınlar durmadan perde değiştirirler... Sonra yapılmayınca dırdır ederler diye. Arzu Savaş Ay'la konuşurken, belki dişini sıkıyordu... Allahım ben nasıl bu duruma düştüm, aşağılandım diyordu... Kendini aşağılanmış hisseden bir eş dırdırcı olacak diye magandaca yaklaşılır mı ben ona çok kızıyorum.
MUHTAR: Magandaca mı yaklaşılıyor?
BARLAS: Bence magandaca yaklaşılıyor.
MUHTAR: Barlas'a bir cevabınız var mı magandalıkla suçlanma konusunda?
AKÖZ: Ben Barlas'ın yaptığına 'tribüne oynamak' diyorum.
MUHTAR: Hangi tribün?
AKÖZ: Kadın tribünü. Kadın okurlarına şirin gözükmek için. Herhalde bir okunma problemi var.
MUHTAR: Okunma problemi mi var?
AKÖZ: Herhalde o yüzden, niye oynasın ki yoksa tribüne. Herhalde öyle bir şeyi olduğu için gerçekçi bir yaklaşım geliştiremiyor. Ayrıca bana da bir cevap vermiyor. Yazılar yazıyor, çok güzel yazı, ama okuyunca 'yav ne kadar doğru' diyorsun. Ama o doğruluk benim eleştirdiğim şeylere cevap değil yani, o zaman bu ne demektir? Ya güzel ben doğru hoş laflar edeyim ondan sonra işte biraz da feministçe laflar edeyim de kadınlar da beni sevsin diye falan.
MUHTAR: Böyle kadın popülizmi yapan yazarlar mı var?
AKÖZ: Aaaa var var. Mesela sayın Barlas yapıyor.
MUHTAR: Onun dışında?
AKÖZ: Her gazetede vardır.
MUHTAR: Yani bu aşk yazılarını yazanlara falan mı diyorsunuz?
AKÖZ: Tabii. Biz ona 'kadın kotası' deriz aramızda.
MUHTAR: Kadın kotası.
AKÖZ: Evet.
BARLAS: Resmen bu erkek şovenliği.
MUHTAR: Hiç dırdır yaşamadınız mı 37 yıllık evlilik hayatınızda?
BARLAS: Hayır. Hiç yaşamadım. Yani çok kavga ettim çok tartıştım ama hiçbirine dırdır demek gibi bir ölçüsüz davranışta bulunmadım. Çok büyük bir saygısızlık olur. Ben 'bu yanlış' dediğim zaman benimki fikir, Canan bana bir şey söylediği zaman dırdır çok ayıp bir şey bu. Böyle yetişmedim ki ben.
AKÖZ: Ayıp bir şey.
BARLAS: Ne diyebilirim ki bu laf üzerine yani?
AKÖZ: Hakikaten onun neresi laf?
MUHTAR: Şimdi bu rahatsızlıklarınıza kadınlardan çok tepki alıyor musunuz?
AKÖZ: Bazı kadınlar tabii tepki gösterirler, gerçekçi olmayanlar... Ama sağlıklı normal bir kadın benim söylediklerimi anlar, bilir ve olumsuz bir tepki vermez.
BARLAS: Emre esas kendisinin dırdırcı olduğunun farkında.
MUHTAR: Nasıl Emre mi dırdırcı?
AKÖZ: O hırsız da diyebilir bana yani. Eşim burada, işte anlatsın, bana niye soruyorsunuz? Hanımefendi burada.
NUR ÇİNTAY: Emre'yi kadınlar çok sever....
MUHTAR: Çok mu sever, nasıl yani?
BARLAS: O zaman dırdır kolik.
AKÖZ: Mesela iş yaşamında kadınla erkek arasında ayrım yapar mıyım?
NUR ÇİNTAY: Yok hayır.
AKÖZ: Söyle yaptım mı? Söyle yani. Az önce Barlas, demedi mi benim eşime nasıl sevgi dolu gözlerle baktığımı? Nasıl homongolos (kadın düşmanı) oluyorum o zaman?
BARLAS: Demek sen sadece eşini seviyorsun.
NUR ÇİNTAY: Kadınlarla her zaman arası iyidir.
BARLAS: Müthiş bir çelişki, bak 'kadınlarla arası her zaman iyidir' diyor ve bunu övünerek söylüyor ve Emre de diyor ki 'kadınlar dırdırcıdır'. Eğer kadınlar dırdırcı olsa kadınlarla arası iyi diye Nur'un Emre'nin başının etini yemesi lazım. Methediyor. Çelişki burada.
AKÖZ: Ama kadınlardan farklı bir yaklaşım olsa canıma okur vallahi...
BARLAS: Okur. Tabii.
MUHTAR: O zaman ne yapıyorsunuz?
AKÖZ: Susup oturacağım ne yapacağım dinleyeceğim oturacağım yapacak bir şey yok.
MUHTAR: Peki ATEŞ HATTI'nın sonuna geldik... Emre'ye "Annenle aran nasıldı?" diye sormuştum... Eşitliği bozmayayım... Size de şöyle sorayım Sevgili Barlas... Erkekleri çok suçladığınıza göre, "Siz annenizi, babanızdan kıskanır mıydınız?.. Bu tam Freud'ça oldu...
BARLAS: Hayır kıskanmadım. İkisini de çok kutladım açıkçası çünkü birbirlerine karşı çok saygılıydılar. Çok sevgiliydiler. Muhteşem bir olaydı. Ben hatırlarım mesela Yeniköy'de denize girerlerdi iki saat çok ileri yaşta iki saat taa Boğaz'ın ortasına kadar, hiç kavga ettiklerini görmedim bizim evde hiç kavga görmedim mesela.
AKÖZ: Yok ben de inandım... Hiç kavga olmamış... Ha ha ha. Neyse ben de inandım buna.
|
|
|
|
|
|
|
|
|