35 Yaşa Dair
Eğer bir gün bir çocuk size 'amca' derse, bilin ki artık yolun yarısını geçmişsinizdir
Zaman durağan mıdır, yoksa akıcı mı Zaman mı geçiyor, yoksa biz mi zamanın içinden geçiyoruz Ne fark eder ki! Zaman da geçse ya da biz zamanın içinden geçsek de sonuçta bugünü dünden farklı yaşamıyor muyuz? Bu gerçeği görmek için birilerine ihtiyacımız var anlaşılan. Ben, Türker Alkan'ın "Aslında insanlar yaşlanmıyor. En azından kendilerini algıladıkları kadarıyla yaşlanmıyor insanlar. Kendilerine başkalarının gözüyle baktıkları zaman yaşlarının farkına varıyorlar. Ama yine de kendilerini yaşlı olarak görmüyorlar" tanımlamasına giren gruptanım. Bir Anvers akşamında, bir tiyatro salonunun girişinde Tarancı'nın bahsettiği "Yaş otuz beş yolun yarısı eder"i yaşadığımın ayrımına vardım. Çünkü bir kız bana "amca" dedi neyleyim. Bir süre önceydi, Belçika'nın ilk amatör tiyatro grubu olan Sesimiz Tiyatrosu'dan 'Kadınlık bizde kalsın'ı izledik. Oyunda başarılı bir performans sergileyen genç bir kız 'yaş otuz beş yolun yarısı eder'i hatırlattı bana. Simsiyah saçları, sevimli yüz ifadesi ve maviş bakışlarıyla gençlik rüzgarları başında esen Hülya Yılmaz'ın 'amca' demesiyle yolun yarısına geldiğim gerçeğiyle yüzleştim. Karacaoğlan'ın "Değirmenden geldim beygirim yüklü / Şu kızı görenin del'olur aklı / On beş yaşında da kırk beş bölüklü / Bir kız bana emmi dedi neyleyim" dizeleri takıldı aklıma. Sonra yıldırım hızıyla lise yıllarında kafamıza vura vura öğrenmek zorunda kaldığımız Tarancı'nın "Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder / Dante gibi ortasındayız ömrün / Gökyüzünün başka rengi de varmış! / Geç farkettik taşın sert olduğunu / Su insanı boğar, ateş yakarmış!/ Her doğan günün bir dert olduğunu, / İnsan bu yaşa gelince anlarmış" şiiri üşüştü beynime. Eylül itibariyle 'yaş otuz beş yolun yarısı eder'i yaşayacağız artık. Bunu bilen dostlar 'yaş otuz beş yolun yarısı eder'e güzel bir yanıt gönderdiler, İlkan San'ın "Gel gör ki" dizeleriyle... İlk dizeleri şöyle: "Yaş 35 yolun yarısı değil / O senin zamanındaydı Tarancı / Yollarımızı, yaşlarımızı şaşırdık / Ne doğduğu belli güneşin, ne de batışı...
|