|
|
Erkeği doğru ya da yanlış yapan sizsiniz
Geçen gün yeğenim evcilik oynuyordu. Usulca yanına gidip hani hep çocukların içini kanırtan o klasik soruyu sordum: "Büyüyünce ne olacaksın?" O da gayet sakince bana dönüp "Can'ın karısı olacağım" dedi. Buyurun buradan gelin, ben işte "Doktor olacağım", "Gazeteci olacağım", "O bu olacağım" gibi bir cevap beklerken aldım ağzımın payını oturdum. İçimden de o melek "Can büyüsün, göstersin sana Hanya'yı Konya'yı da ister misin bakalım yine karısı marısı olmak" diye de geçirmedim değil. Biz kadınlar evcilik oynayıp erkeklerle konuşmaya başladığımız günden itibaren "Sevgilimiz olacak, evlenip mutlu olacağız, sonunda da anne olacağız" diye hayaller kurarız. Sonra büyüdükçe hiç de düşündüğümüz gibi olmayan, hayallerimizdeki karakterlere uymayan bir sürü erkek sarar etrafımızı. Bunların fiziksel özellikleri ya da karakterleri hiç de hayalimizdeki gibi değildir. Hatta bu yanlış adamların sizinle ilgilenmesi canınızı bile sıkar. Her zaman öyle olmaz mı? Bir türlü anlamazsınız sizin tipiniz olmadığını. Hep tutkulu bir aşkla seveceğiniz, nefesinizi kesecek, size her şeyi unutturacak, kadın olduğunuzu hissettirecek adamı arar durursunuz. Nerededir bu doğru adam? İşte "Doğru adam" diye diye benim etrafım 30 yaşını geçmiş bir sürü kızla çevrildi. Hepsi de gayet hoş, yetenekli, ayakları yere basan kızlar. "Kızım niye olmuyor, niye yapamıyorsunuz" deyince herkesten çeşitli cevaplar... Yok efendim onun ailesi uygun değil, yok efendim şu lisanı bilmiyor, yok bunun eğitimi yetersiz... "Diğerinin boyu, öbürünün kılı" derken etrafta bir bekar kadınlar ordusu oluştu. Bazen özellikler tutuyor da yatağa girildiği anda iş bitiyor. "Ağbi adam sekste inanılmaz kötü, bu da olmazsa olmaz ki azizim" diyorlar. Kızlar! O jilet gibi iyi eğitimli, iyi seks yapan, kaliteli adamlar var ya; işte onlardan pek kalmadı haberiniz ola! Az olanlar da size, sonra da bütün mahalleye yetiyor. Geçenlerde Brigite Jones'un Günlüğü'nü bir daha seyrettim. Hepimiz bence Brigite'in yaptığı hatayı yapıyoruz, onun gibi karizmatik, hoş, playboy kılıklı bir adamı seçip; etrafımızdaki diğer karakteri düzgün, bize değer verebilecek olanı göz ardı ediyoruz hep. "Doğru erkek" aslında ne kadar yanlış bir cümle, onu doğru ya da yanlış yapan sizsiniz bence. Fatma'nın yanlış erkeği Ayşe'nin doğru adamı olabilir. Çünkü belki de o doğru adamı Fatma'nın hırçınlığı, onunla uyuşmayan karakteri yanlış erkek yapmıştır. Herkesin bir yerlerde doğru erkeği olduğuna inanıyorum ben. Yeter ki "Doğru erkek" mefhumlarımızı doğru tanımlayalım. Tabii ki adama dokunmaktan keyif alacaksın, tabii ki onunla olmak için saat sayacaksın, tabii ki o yanında olunca mutluluktan uçacaksın, ama bunları yaratmak biraz da sizin elinizde. Doğru adamları doğru kadınlar yaratıyor, buna inanın. Doğru erkeğe bir türlü rastlamıyorsak, ilişkilerimiz hep "Mutsuz son" ile bitiyorsa yanlış sularda yüzdüğümüzün farkına varmalıyız. Bunlara "Kader" demek pek bi kolaycılık oluyor! Her biten ilişkinin ardından "Onu yapmasaydım, bunu etmeseydim" diye hayıflanırız, yanlış! Çünkü doğru adam sizi başından beri her şeyinizle, size özgü duruşunuzla sevmiştir. Siz de kendinize bir iyilik yapın ve önce kendinizi sevin. Mesela ben aynen şöyle düşünüyorum: Ayşe'yi seviyorum, kusurlarımı seviyorum, bağıra bağıra konuşmamı, bazen yüzüme gözüme bulaştırmayı, tutkulu olmamı, uzun uzun telefonda konuşmamı, patavatsızlıklarımı, çok aşık olmamı, normal olmamamı seviyorum; zekama, tipime bayılıyorum. İyi ki böyleyim, iyi ki çatlak bir kadınım, iyi ki varım; kendimi çok seviyorum, beni seven bütün dostlarımı çok seviyorum. İyi ki sıkıcı, mükemmel ve çok normal bir kadın değilim. Ben benim, seven sevsin, sevmeyen ilerlesin.
İlişki Cadısı AYŞE
|