Modern çağın saplantılı hastalığı büyük yalnızlık
Sinem Güdüm'ün ilk kitabında üç ülkeden üç kadının hikayesi anlatılıyor. Onlar, 30'lu yaşlarda, bekar, eğitimli, kendine yeten, meslek sahibi kadınlar.
Kadınlar, erkeklerden çok farklı... Her şeyi daha iyi yapabilmek için "gücü" ellerinde tutmak istemeleri de yaygın bir inanış. Özellikle de yaşları ilerleyince... 30+ (yalnızlığa veda), Sinem Güdüm'ün ilk kitabı. Üç ayrı ülkeden üç kadının hikayesi anlatılıyor. Onlar, 30'lu yaşlarda, bekar, eğitimli, kendine yeten, meslek sahibi kadınlar... Kitabı okudukça fark ediyorsunuz ki, her gün verdiğimiz bazı kararlar yaşamımızı temelden değiştirebiliyor. Ancak, kendine güven ve amaçlardan vazgeçmeme direnci her zaman kazandırıyor...
* Kendi tarihiniz içinde yazmak nerede duruyor? Yazma dürtüsünü ilk ne zaman duydunuz, ilk ne zaman böyle bir anlatı yazmaya karar verdiniz? Çok okuyan bir çocuktum ben. Daha sonra okumanın yanı sıra yazmaya da başladım. Kendimi böyle daha iyi ifade edebildiğimi gördüm. İlkokul yıllarında bile bir arkadaşıma kızdığımda, onunla konuşmak yerine mektup yazar eline verirdim! Küçükken günlüklerim vardı; hala var... Sonra üniversite döneminde, uzaklardaki aileme ve dostlarıma yazdığım uzun mektuplarla tatmin ettim bu merakımı. O yıllarda başladığım iki-üç kitap projem de vardı ama sonları gelmemişti. Yoğun çalışma temposunda, beynimde farklı düşünceler varken onlara konsantre olamamıştım. Sonunu getirebildiğim ilk kitabım 30+ (yalnızlığa veda)... Sonu geldi, çünkü büyük bir inanç ve sevgiyle yazdım.
* Kitapta yaşananlarının gerçekle olan ilişkisini anlatır mısınız? Kişilerin hepsi gerçekten tanıştığım, rastladığım kişiler... Hala haberleri geliyor birçoğunun. Bazıları beni ziyarete bile geldiler Türkiye'ye. Kerstin ve Paula ile de sık sık haberleşiyoruz. Geçen gün kitabı postaladım onlara. Yazmaya çalıştığımı biliyorlardı, fakat basıldığından haberleri yok henüz. Sürpriz yapmak istedim. Çok sevinecekler... Özellikle de onlara adanmış olduğunu görünce bayağı bir duygulanacaklarını düşünüyorum... Kişiler gerçek; fakat olaylar, zamanlamalar ve kurgulama üzerinde oynamalar var. Zaten diğer türlü bir anlatı olurdu. Dedim ya; hayal ve gerçeğin tam sınırında bir kitap. Yalnız şunu söyleyebilirim, çoğu insanın "Bu kesin hayal ürünüdür" dediği yerler gerçek! En azından benim gerçeklerim...
* 30+ (yalnızlığa veda) bir kaçış kitabı gibi. Sadece gezginliğinizi değil, tutkularınızı da anlatmışsınız. Güçlü bir belleğiniz olduğu kesin. Her şeyi hatırlar mısınız? Evet, önem verdiğim kişilerle ilgili her şeyi hatırlarım. En büyük özelliğim diyebilirim. İyi bir dinleyiciyim. Sanırım o yüzden unutmuyorum.
* "Hayat sevenlerin yanındadır" felsefesine katılıyor musunuz? Evet katılıyorum, fakat ufak bir ekleme de getiriyorum: "Hayat, severken kendini de unutmamayı başarabilenlerin yanındadır."
* İnsanın kendisini terk etmesi nasıl bir duygu? Melankolik olmak, başka insanların yanında olmak nasıldı? Ben kendimi terk etmemiştim ki; hatta bilakis belki de ilk defa gerçekten kendimleydim! Melankolik de değildim aslında; oldukça mutlu ve pozitiftim hayata karşı. Zaten genelde öyleyimdir...
* Roma'da yaşamak nasıldı? İmkansız aşklar, ölümcül oyunlar, yanlış yaşanmış hayatlar, yıkımlar, kırık insanlar var orada, değil mi? Benim kalbimde çok büyük yeri var Roma'nın. Coşkusuyla adeta büyülüyor beni. İstanbul'u da çok severim. Sevdiğim iki şehir de 7 tepe üzerine kurulmuş; belki de yokuşlu yolları seviyorumdur. İmkansız aşklar, ölümcül oyunlar, yıkımlar sadece Roma'da değil, her şehirde var.
* Kitabınızı okuduktan sonra Roma'ya gitmek istedim. Hala da gitmek istiyorum. Biraz daha gerçekleri görebilir miyim orada? Bence gerçekler insanın içinde; gittiğiniz şehirle hiçbir alakası yok! Ben hayatımla ilgili belli kararlar alarak gittim Roma'ya. Doğru zamanda, doğru yerdeydim. O şehir İstanbul da olabilirdi, Kahire de...
BENİM kalbimde çok büyük yeri var Roma'nın. İmkansız aşklar, ölümcül oyunlar, yıkımlar sadece Roma'da değil, her şehirde var
|