Hayatın labirentlerinde kaybolanların öyküsü
Klasik sinemanın güzelliklerine vurgun olanlar bu şaşırtıcı biçim alıştırması ve entelektüel çaba karşısında apışıp kalabilirler!... Cannes 2003'ten en iyi ilk film demek olan bir Altın Kamera ödülüyle döndükten sonra ünlü festivalleri dolaşan bu Danimarka filmi, Kopenhag'da karşılaşan iki insanın öyküsünü anlatıyor. Bir yazarın eşi olup onun son kitabının tanıtımı için kente gelen Aimee ve kız arkadaşıyla yeni buluşan fotoğrafçı Alex. Toplu yerlerde üst üste karşılaşmaları ve sonra bir barda söyleşmeleri yetiyor; onlar birbirleri için yaratılmışlardır. Her şeyi unutup geceyi bir otel odasında geçirmeleri kaçınılmazdır. Klasik bir 'ihanet' hikayesi değil bu... Alex bu raslantıdan sonra birden her şeyin ayaklarının altından kaydığını hissediyor. Evi eski yerinde değildir, kimse onu tanımamaktadır. O sanki başka yaşama geçmiştir ve geçmişiyle ilişkisi konusundaki umudu Aimee'dir. "Her şey bir filmdir, her şey bir yapıdır" diyor yönetmen, bir kahramanının ağzından... Bu filmin hem öz, hem de biçim olarak ciddi bir deneysel çaba olduğunu kanıtlayan şeylerden sadece biri. İncelikli, özenli bir sinema dili, çok iyi kullanılmış metropol mekanları, sık sık başvurulan yakın planlar, Schubert ve caz standartları... Bu tür entelektüelliği çok sırıtan çabaları sevmiyorum, "Pi", "Akıl Defteri", "Ters-Yüz" gibi çabalar da beni itmişti. Bu filmden taşan tazelik ve arayış duygusu yadsınamaz ama herkese göre olmadığı da kesin...
YENİDEN SEV BENİ (Reconstruction) Yönetim ve senaryo: Cristoffer Boe Görüntü: Manuel Alberto Claro Oyuncular: Nikolaj Lie Kaas, Maria Bonnevie, Krister Henriksson, Nicolas Bro Danimarka filmi.
|