|
Usta bir oyuncunun yönetmenlik çabası
|
|
Sürekli hareket halinde bir kamera, dijital görüntüler ve amatör bir film havasıyla başlayan bir Türk filmi... "Yazı Tura" her şeye karşın seyircisini perdeye bağlıyor.
Yazı-Tura... Hayatın kimi zaman bir paranın o ya da bu yana düşmesi kadar küçük bir olaya bağlı kaldığını, başımıza gelen en önemli şeylerin küçük, küçücük olaylar yüzünden olduğunu simgeleyen bir ad mı bu? Ya da filmin Doğu'da 'teröristlere karşı' savaşırken bir mayına basma sonucu ikisi de yaralanan ve ikisinin de hayatları değişen iki kahramanı, sonuç olarak bir paranın iki yüzü gibi birbirini tamamlayan bir hikaye mi oluşturuyor? Aslında dosyadaki açıklamaya göre, savaşmaya giden birliklerdeki erler yazı tura atarmış; kim hayatta kalacak diye... Sürekli hareket halinde bir kamera, grenli dijital görüntüler ve amatör ya da 'avant-garde' bir film havasıyla başlayan "Yazı-Tura", kısa zamanda, biraz da birer handikap olan bu öğeleri aşarak seyircisini perdeye bağlıyor. Çünkü iki ayrı hikaye biçiminde anlatılan şeyler ilginç, özgün, yaralayıcı bir duyarlılıkta. Tüm bunların filmi üzerinde, sinema üzerinde uzun süredir düşündüğü bilinen Uğur Yücel'in beyazperdeye yansıyan kişiliğinden kaynaklandığı kesin... İlk hikayenin kahramanı Şeytan Rıdvan, bir ayağını yitirerek çıktığı bu olaydan ve askerlik hizmetinden sonra sanki Göreme'nin eşsiz dekoru önünde dolaşan bir yalnız gölge... Ayağıyla birlikte gelecek için tüm mutluluk umutları da yiten genç adam, sürekli geçmişle ilişkili karabasanlar görüyor. Ne sevgilisi ne arkadaşları içindeki fırtınaları anlayabiliyor. Onun ruhunu asıl yok eden şeyinse, çok başka bir giz olduğunu sonlarda öğreniyoruz.
İKİ HİKAYE DE İLGİNÇ Hayalet Cevher'se İstanbul'u mekan tutmuş, babasının uyarılarına karşın kirli işlere bulaşmıştır. Duymayan sol kulağı ve şiddete kayan yaşamı içinde hayalet gibi yaşarken, ani Marmara depremi onun da yaşamında yeni gedikler açıyor. Bu sırada, babanın vaktiyle kovduğu ve Atina'ya göç etmiş Rum karısı Tasula, koca adam olmuş oğluyla çıkıp da gelmez mi? Bu beklenmedik ağabeyin üstelik 'o biçim' olması, Cevher'de tam bir şok yaratacaktır... Uğur Yücel'in iki hikayesi de birbirinden ilginç. İlkinde terör denen olayın gazete haberlerini aşıp gerçek yaşamlara dalan ve çok kişinin hayatını mahvetmiş uzantıları işleniyor. İkincisinde ise büyük kentteki şiddet olgusunun ilginç bir yansımasının yanı sıra çeşitli vesilelerle İstanbul'dan ve Türkiye'den kovduğumuz azınlıkların dramına değinen simgesel bir boyut var. Bu son derece ilginç filmin başlıca kusurları, aşırı kaçan bir biçimcilik çabası ve de iki hikayenin her şeye karşın birbirine organik biçimde bağlanamaması... En azından finalde iki kahraman arasında duyulan diyaloğu kendi adıma duymak yerine görmeyi ve onları bir kez daha birlikte izlemeyi yeğlerdim. Kenan İmirzalıoğlu'nun karizmasıyla günümüzün en etkili erkek oyuncusu olmaya doğru gittiğini haberleyen filmde, Olgun Şimşek ve tüm yardımcı oyuncu kadrosu da çok iyi. Şurası açık ve kesin: Bu filmle sinemamıza yeni ve iyi bir yönetmen geldi.
YAZI TURA Yönetim ve senaryo: Uğur Yücel Görüntü: Barış Özbiçer, Ahmet Emre Tanyıldız, Tayfun Çetindağ, Roy Kurtluyan Müzik: Erkan Oğur Oyuncular: Kenan İmirzalıoğlu, Olgun Şimşek, Bahri Beyat, Engin Günaydın, Erkan Can, Settar Tanrıdöğen, Mizgin Kapazan, Ülkü Duru Mahayana Film yapımı.
|