|
|
|
|
|
|
Bülent Ersoy'dan daha 'kadın' görünüyorum
Seyfi Dursunoğlu, 70 yıllık hayat serüvenini ve ünlülerle anılarını bir kitapta topladı.
Nam-ı diğer Huysuz Virjin, kendisiyle yapılan söyleşiden oluşan "Katina'nın Elinde Makası" kitabında hakkında merak ettiklerinizi aynı alaycı üslubuyla anlatıyor... 4 BÜLENT iş dışında çok tatlıdır ama asla birlikte çalışmayacaksın. 4 ZEKİ Müren'in doğum günü partilerinde oryantal yapardım.
*** Huysuz'un fendi, Seyfi'yi yendi
Meşhur kantosuyla aynı adı taşıyan kitap, Seyfi Dursunoğlu'nun hem güldüren hem düşündüren yaşamını gözler önüne seriyor. Geliri Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na bağışlanan kitapta sanatçı ünlülerle yaşadığı anılarını da anlatıyor.
Onu anlatmak gerçekten zor ama "Katina'nın Elinde Makası" Seyfi Dursunoğlu'nun tüm yaşamını ve hakkında bilmek isteyeceğiniz her şeyi keyifle bize aktarıyor. İki eski gazeteci, Figen Kumru Akşit ve Korhan Atay'ın kendisiyle yaptığı uzun söyleşiden oluşan bu kitap, birçok ünlüyü de hop oturtup hop kaldıracak!
* Kitabı okurken çok dikkatimi çekti, güzelliğinize, dış görünüşünüze çocukluğunuzdan beri çok düşkünsünüz. Neden en yakışıklı ve şık siz olmak istiyordunuz? Söyler misin, hayatta kim çirkin görünmek ister? Ben de güzel ve genç görünmek istiyorum doğal olarak. Çünkü çok hoşuma gidiyor, "Aaaa nasıl olur, hiç 72 yaşında görünmüyorsunuz" dedikleri zaman bayılıyorum keyfimden.
* Askerde bile yüzünüze krem sürüyormuşsunuz... Böyle bir vadi düşünün, Hadımköy. Nasıl esiyor... Çok estiği için deriniz çatlıyor, hem de çok kara oluyorsunuz, simsiyah. Herkesin suratlar akordeyon gibi oluyor bir süre sonra. Ben de öyle olmayayım diye krem sürerdim askerde yüzüme. Diğerleri de gibi benim olacaklar diye, gitmiş zeytinyağı sürmüşler her taraflarına, sonra da bitlenmişler.
* Siz sahnede her türlü belden aşağı espriyi yapıyor, alay ediyor, insanları yerin dibine geçiriyorsunuz... Ama koruduğunuz bir şey var, bu yüzden yaptığınız hiçbir şey çirkin görünmüyor, edepsizce algılanmıyor. Nedir o özenle koruduğunuz? Huysuz Virjin olarak yaptığım, söylediğim şeylerin hiçbirisini özel yaşantımda tatbik etmiyorum. Zannediyorum budur, insanların beni kabullenmelerinin sebebi. O orada kalıyor çünkü. Sahnede söylediğim şeyi tatbik etmiyorum normal yaşantımda. Ne bileyim, birisine şöyle laf atıp "Her gün birisiyle dolaşıyorsun, ben de seksine düşkünüm ama bahçıvanla idare ediyorum, kimse de duymuyor" dediğimde, aslında bir bahçıvanla yatmadığımı, bunun sadece bir espiri olduğunu biliyor insanlar.
* Peki Seyfi Dursunoğlu olarak yapmak istediğiniz şeyleri sırf "Ayıp olur, yanlış anlaşılır" diye mi yapmıyor, bu denli dikkat ediyorsunuz? Ederim, çok dikkat ederim. Bu kitabı hazırlarken yazarlarıma da söyledim, "Ben hayatımı hiç yaşayamadım." Otokontrolcü olmak zorundayım. Aksi halde bu sempatiyi toplayamaz, işimi bu kadar yıl yürütemezdim. Çünkü yaptığım iş şöyle bir iş, muhatara bir iş. Yani her yola çekilebilen cinsten bir iş. Onun için özel yaşantımda çok dikkatli olmak mecburiyetindeyim. Aksi halde yanlış bir yere çekilebilir olay.
* Otoriteye karşı olduğunuz için askeri okuldan ayrılmışsınız. Aslında siz de çok otoritersiniz. Siz neleri yasaklardınız otorite adına? (Gülerek) Sizin aklınıza neler geliyorsa, onun üstüne bir o kadarını daha ilave edin! Mesela çalışan insanlardan bahsedeyim size. Havuzun temizlenmesi gerekiyorsa, o oturuyorsa olmaz. Yapılacak her iş biter, öyle oturulur. Çok becerikli olduğum için çoğu şeyi beğenmiyorum. Mesela bugünkü yemeğin sosu domatesten yapılabilirdi, kırmızı biberle yapılmış. Buna bile takıldım mesela...
* Kimsenin yaptığını beğenmiyorsunuz, kendinizden memnun musunuz? Mizaç olarak beğeniyorum, evet. Ama bu kadar detaycı olmak güzel değil. Biraz vurdum duymaz olmak lazım. Tuhaf bir şey... Örneğin bana bir gazeteci arkadaş "11'de geleceğim" deyip 11.30'da geldi mi surat ederim, 12'de geldi mi de kapıyı açmam. Ama böyle olmamak gerek. İnsanlara tolerans tanımam lazım ama ben tanıyamıyorum. Halbuki daha rahat olurdu hayat daha rahat geçerdi. Bir sürü arkadaşımı bunun yüzünden kaybetmişimdir. Bir de çok titizim görüdüğünüz gibi...
* Yalnız yaşamanızın sebebi de bunlar sanırım... Evet temizlik ve eve bağımlılık tabii.
* Hiçbir aileniz olsun, etrafta torun tosun koşuştursun istemediniz mi? Hayır, yani olabilirdi tabii. Ama nasıl yaşadıysanız ona alışıyorsunuz. Ben sükunete alıştım, etrafta öyle pıtır pıtır çocukların koşmasının beni pek mutlu edeceğini zannetmiyorum. Bir misafirliği de gittiğim zaman üç tane çocuk yeri yerinden oynatıyorsa ben orada duramam. Bırakın onu, komşunun köpeği havlıyor ondan bile rahatsız oluyorum, hemen haber gönderiyorum "Susturun" diye.
* Peki hayatınızda en çok neyin eksikliğini hissediyorsunuz? Dostluğun. Bu çoğu insanın eksikliğini hissettiği bir şey sanırım. İyi insan, iyi dost, iyi arkadaş daha doğrusu. İyiyi bulmak çok zor.
İlknur Kızıltoprak
|
|
|
|
|
|
|
|
|