Türkiye'yi Sonderschule' leştirmek
Üç şeyi hiç anlamıyorum. 1) Kökten ret cephesi hangi gizli malumat sayesinde; henüz Avrupalı derin devlet kurmaylarının bile ne olacağını tam bilmediği, çerçevesi ve hedefleri konusunda uzlaşamadığı AB'ye karşı çıkarlar? 2) Bazılarımız ise neden ve nasıl bu kadar pişkince 'Neyi isterlerse verin, çeyrek üye yaparlarsa bile itiraz etmeyin' demeye getirebiliyorlar? 3) AB hangi Avrupai ölçütlerle Türkiye'deki Kürtleri ve hatta Alevileri azınlık sayıyor ve yine hangi ölçütlerle mesela Çerkezlere azınlık gözüyle bakmıyor?
*** Aşağılanmacı çevreden biri 'azınlık' kavramını -mealen- şöyle çağdaşlaştırıyor: -Mesele farklı algılamadan çıkıyor. AB 'azınlık' vurgusu ile çağdaş bireysel özgürlüklere dikkat çekiyor.. Biz ise hala köhne Lozan kafasıyla, sadece Rumları, Ermenileri ve Yahudileri 'azınlık' sayıyoruz. (Halbuki ileri Sevr kafası (!) ile bakarsak Türkiye'yi oluşturan mozaiğin parçaları kadar azınlık buluruz!!!) Avrupa bizde Kürtlere ve Alevilere tam bireysel özgürlük tanınmadığını biliyor. Gizli ayrımcılık uygulandığı, derin devletin fişleme yaptığı sır mı?! (Biri o kutsal Avrupa'ya sormuyor: Senin diyarında hangi azınlık bulunduğu ülkede 9 cumhurbaşkanının yarısından fazlasını çıkarabilmiş?) Bu çağdaşlığı anlamayacağımı biliyorum. Tıpkı Öcalan'ı ve örgütünü 'özgürlük savaşçıları' sayan, Kıbrıs'taki Türkler ile Rumları, Anadolu'daki Kürtler ile Türklerden daha iyi kaynaşabilir bulan zekayı da anlamadığım gibi. Bu arada cezaevinden 'Askeri çözüm dayatması var. Buna karşın üniter devlet temelinde dil-kültür haklarının tanınması isteniyor. Milyonlarca Kürdün bu talepleri, Kıbrıs'ta yüz bin Türk için istenen statüden ileri değildir' diye yazan H.G'nin üniter-federatif terimleri bağlamında kendi kendisiyle çeliştiğini mi, yoksa dilinin altındaki çift devletli ülkeyi mi ifade ettiğini de anlayabilmiş değilim. Tabii ki, Kıbrıs'ta Ankara'nın fiilen vazgeçtiği iki toplumlu-iki devletli çözümün benzerini isteyen Kürtlerin dileklerini özgürce dile getirebilmesinde tereddüdüm yok. İsteyen ayrılıkçı, fikrimce hiç dayanağı olmadığı halde 'Hedefimiz Güneydoğu'daki Kürt Federe Devletidir' desin! Herhalde pek çok ayrılıkçının gönlünde yatan bu geçici aslanı saklı tutmanın kimseye yararı yoktur. Esasen ABD ile İsrail'in de gönlündeki budur; ve Allah var, onlar bunu ayrılıkçı Kürtten daha özgürce ifade edebiliyorlar. Hatta; paralı asker ve ağır işçi olarak bizim üyeliğimiz için tepede uzlaşmayı sağlayana kadar AB'nin gönlündeki aynıdır. Bu oyunun hedeflediği kalıcı aslan ise Kuzey Irak ile Güneydoğu ve Doğu Anadolu'yu 'su havzası' olarak birleştirip 'Kürdistan' adıyla uluslararası sermayenin derin mülkiyetine sunmaktır.
*** Verheugen AB'ye Türkiye'nin üyeliğini tavsiye ederken asıl gerekçeyi açıklıyor: -Nüfusumuz azalıyor, Türkiye'ye mahkumuz. Esasen bunun pilot uygulamasını AB'nin temel direği Almanya nicedir yapmaktadır. Oradaki Türklerin dergisi TEAM'ın araştırmasına göre Türk çocukları, işitme, görme, algılama zorluğu çeken çocuklar için geliştirilen 'Sonderschule'lere gitmeye zorlanıyor. Bu okullarda öğrencilerin yüzde 80'i Türk. Bazı politikacılar seçimlerde şöyle nutuk atabiliyor: -Almanya'nın ihtiyacı olan vasıfsız ve ucuz işgücü 40 yıl evvel bu amaçla Türkiye'den getirilen insanların torunlarından sağlanmalıdır. Bu okulları bitirenler ancak ağır işlerde çalışabiliyor. İstisna olarak ruh sağlığı bozulmayan birkaçı gayret edip daha yüksek okullara sıçrayabiliyor. Çocuğun 'Sonderschule' denen bu okullara gönderilmesi için öğretmen ve okul yönetimi konuyu Schulampt'a (Eğitim Müdürlü- ğü) bildiriyor.. Schulampt da bir görevli ile çocuğu ders ve teneffüslerde sürekli izliyor. Bunu fark eden çocuk baskı altında giriyor ve daha çok içine kapanıyor.. Gelişmeler hakkında ailelere bilgi verilmiyor. Yapılan testlerden sonra ise çocuğun normal olmadığı ve Sonderschule'ye gitmesi gerektiği bildiriliyor. Gizli Nazi zihniyeti Türk aileye 'Çocuğun Sonderschule'ye giderse çabuk iş bulursun, zorluk çıkarırsan gençlik dairesi çocuğu alır' diye hem muz, hem sopa gösteriyor. Çocuğun Almancasının iyi olmaması bile Sonderschule'ye postalanması için yeterli. Şimdilik 55 bin Türk evladı bu 'çağdaş köle üretim okulları'na gidiyor. Lakin gelin görün ki bu Naziler'den şikayete yüzüm yok. Zira ülkemin devlet üniversitelerini dahi 'Sonderschule'leştiren yöneticiler ve seçkinler daha beterini uyguluyor, tüm halkın çocuklarını diplomalı köle adayı yapıyor. Onun içindir ki, 'AB kapısında aşağılanan dilenci' olmamız yönünde havarilik yapan, köleler diyarındaki efendiler gibi rahatça 'AB üye yapsın diye neyimiz varsa verelim; zaten değerli hiçbir şeyimiz yok ki' diye dayatabiliyorlar.
|