Derin ayrıcalıklar
Aşırı hız yapan bir hakime ceza kesilemeyeceğini biliyor muydunuz? Hatta hız yapan emekli hakime de ceza kesmeniz zor. Aynı şekilde tacizci bir polis memuru, dolandırıcı bir milletvekili, rüşvet aldığı sanılan bir valiyle ilgili soruşturma açmak için de bin dereden su getirmeniz lazım. Türkiye'de herkes eşit, ama bazı insanlar bizden daha eşit. Onlar da genel anlamda "dokunulmazlık zırhı" altına saklanan bürokrasi ve vekiller. Yani genel hatlarıyla "devlet." Dün, sonunda toplanan Yargıtay Birinci Başkanlık Divanı, adı iki mafya skandalında (Çakıcı ve Sedat Peker soruşturmaları) öne çıkan Yargıtay Genel Sekreteri Yardımcısı Ercan Yalçınkaya'nın istifasını kabul etti. İsmi fazlasıyla lekelenen Yalçınkaya, istifa etmeseydi, basına yansıyan tüm mafyoz kasetlere, "Reis'e selamımı söyle" lakırdılarına rağmen, koltuğunu koruyacaktı. Yalçınkaya'nın polisin halen yürütmekte olduğu Çakıcı-Peker soruşturması çerçevesinde takibe alınması, hatta soruşturma kapsamına girmesi mümkün değil. Çünkü o bir Yargıtay üyesi. Haliyle ancak Adalet Bakanlığı müfettişleri konuyu araştırıp bulgularını Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na götürür, onlar da gerekli görürse (ki nadiren meslektaşlarını zora sokuyorlar) durum Cumhuriyet Başsavcılığı'na devredebiliyor. Ne tatlı! Herkes aksi kanıtlanana kadar masumdur. Belki Yalçınkaya da masumdur. Ama burada rahatsız edici olan Yalçınkaya'nın hala koltuğunda olması değil, "dokunulmazlık" nedeniyle "soruşturulamaz" oluşu. Ben herhangi bir belediye başkanı ya da Yargıtay mensubu ile aynı suçu işlesem, örneğin ikimiz de Sedat Peker'le iş bağlıyor olsak, onlarla ilgili kararı meslektaşları ya da İçişleri Bakanı veriyor, ben ise anında gözaltına alınıyorum. "Dokunulmazlığın" yalnız milletvekillerinin sahip olduğu bir ayrıcalık olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Maalesef Türkiye'de yasama, yürütme ve yargı alanlarında görev yapan ve (vergilerimiz sayesinde) devletten maaş alanlara tanınan hukuki ayrıcalıklar, diğer batı ülkelerindekilerden kat kat fazla. Muhabirlerimiz Zübeyde Yalçın ve Hülya Karabağlı'nın haberine göre, dokunulmazlık zırhına sahip siyasetçi ve bürokratlar 10 kategoride toplanıyor. Aralarında Yargıtay üyeleri, hakim ve savcılar, valiler, müsteşarlar, belediye başkanları, milletvekilleri, cumhuriyet başsavcısı ve avukatlar var. Kuşkusuz "yargı bağımsızlığı" açısından hakim ve savcıların mesleklerini uygulayabilmeleri, istedikleri kararı özgürce verebilmeleri için belli ölçülerde korunması lazım. Dokunulmazlık demokrasi için gerekli. Aynı şekilde milletvekilleri de kürsüden istedikleri konuda konuşabilmeli, yasa yapabilmeli. Ama bu imtiyazlı kitlenin trafik cezasından (ve mafyacılıktan) bile muaf oluşu nasıl açıklanabilir? Geçenlerde bir avukat, miting alanına girenleri arayan polis tarafından üstü aranınca dava açarak tazminat kazanmış. Avukatlık Yasası'na göre avukatların görev sırasında işledikleri suçlarla ilgili soruşturma açılabilmesi için Adalet Bakanlığı'nın izni gerekiyor. Ama Allah aşkına, miting meydanına girerken herkes gibi aransa ne çıkar? Bu yargı bağımsızlığını zedeler mi? "Dokunulmazlık" işlevsel bir demokrasi için şart. Ama "adalet" de. Yasama, yürütme ve yargı organlarındakilerin görevlerini yapabilmeleri için yaratılan koruma mekanizmaları "imtiyaz duvarları" halinde. Kamu içindeki kokuşmuşluğu gizliyor. Bayramdan bayrama aklımıza gelince milletvekili dokunulmazlığının sınırlanmasından söz ediyoruz. Yapalım. Ama diğer imtiyazları da daha mantıklı ve demokratik bir çizgiye çekerek...
|