|
|
|
|
|
1000 gence iş
|
|
Erdoğan müzakereleri yürütmek için iyi eğitim görmüş bin gençten oluşan dev bir ekip oluşturacak.
Başbakan Erdoğan AB ile yaşanacak karmaşık sürecin Türkiye'ye çok şey öğreteceğini söyledi ve ekledi: Türk yönetici kadroları şu ana kadarki yaşananlardan dahi pek çok şey öğrendi.
Başbakanın iyi eğitimli gençlere de bir müjdesi var: Müzakerelerin yürütüleceği 31 ayrı başlık için birer masa oluşturulacak. Bin genç istihdam edilip müzakere masalarında çalışacak.
Denetim faydalı Başbakan AB Komisyonu'nun önerdiği askı şartlı denetim mekanizmasından rahatsız olmuş ama bir yandan da şöyle diyor: Bazı yasaları böyle daha hızlı çıkarırız.
1000 genç yetiştirilecek
Başbakan'ın müzakere formülü net: İyi eğitim görmüş 1000'e yakın genci yetiştirip araziye süreceğiz. Bu gençler aynı zamanda geleceğin siyasetçileri, diplomatları olacak.
Tayyip Erdoğan keyifli. Avrupa Parlamento'sunda alkışlarla bölünen bir konuşma yapıp, ardından her şeye rağmen "müzakereler başlasın" diyen İlerleme Raporu'nu koltuğunun altında alıp Ankara'ya dönüyor. "Nereden nerelere geldik" diyor Erdoğan. Söz ettiği kendisi değil, Türkiye: "Eskiden Avrupa Parlamentosu'nda bir tek olumlu oy bulamazdık. Şimdi bize olan ilgiyi gördünüz. Muhalif milletvekilleri bile soru sorarken yumuşak bir üslup kullandı dün. Oysa geçmişte bu parlamento hep bizi eleştirirdi. 6 ay önce bize yönelik "denetim mekanizması"nın kaldırılması için yapılan oylama, 148'e 4 lehimize sonuçlandı."
RAPOR İSTİHBARATI Başbakan, Türkiye'nin Avrupa'da yükselen profilinden memnun. Genel hatlarıyla "dengeli" diye tanımladığı İlerleme Raporu'ndan da. Ama raporda pek "hoşnut olmadığı" yönler olduğunu da gizlemiyor. Rapor açıklanmadan bir gece önce telefona sarılıp Romano Prodi, Kostas Karamanlis, Tony Blair ve Belçika başbakanı Guy Verhofstadt'ı aramış. "Raporun gidişatı konusunda aldığımız istihbari bilgileri değerlendirerek irtibata geçtik" diyor. "Sonuca bakınca faydalı oldu." Raporda Erdoğan (ve Ankara'yı) memnun etmeyen unsurların başında Türkiye'deki ilerlemeleri değerlendirecek "monitoring" (gözlem) mekanizması var. Başbakan bir taraftan rahatsız oluyor, diğer taraftan da Avrupa iç kamuoyunu düşünerek "anlaşılabilir" buluyor bu talebi. "Hatta çıkarmak isteyip de fırsat bulamadığımız bazı yasaları ele almak için faydalı da olabilir" diyor. Söz ettiği CMUK, Dernekler Yasası, Vakıflar Yasası ve "fikir özgürlüğüne dair bazı pürüzlerin giderilmesi." İlerleme Raporu'ndaki "gerekirse müzakereleri askıya alma" konusunu hatırlatıyoruz. "Bu her ülke için geçerli" diyor Başbakan. Bir gün önce Strasburg'daki basın toplantısında "Türkiye'de ihtilal olursa askıya alınır" demişti. Şimdi konuyu açıyor: "Avrupa Birliği demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi belli normlar üzerine kurulmuş. Adamların iç kuralı bu. Haklı olarak onların dışına çıkarsanız gelemezsiniz diyorlar." "Tüm bunlar bugünden yarına olacak değil." Ama Erdoğan bizzat "müzakere sürecinin" kendisinin Türkiye'ye bir şeyler katabileceği görüşünde. "Masada olunacak, masadan kalkmak hiçbir çözüm getirmez. Her şeyden tatmin olmayabilirsiniz ama dostluğu geliştirmek zorundasınız." Peki kim yapacak bunu? Kim gidip çatır çatır Brüksel'de müzakere edecek, on binlerce sayfalık Avrupa müktesebatını bakanlıklar ve bürokrasiye uyarlayacak? Başbakan'ın kafasındaki formül net: "Yurtiçi ve yurtdışında eğitim görmüş 1000'e yakın genci alıp süratle yetiştirip araziye süreceğiz. Bu müzakere kabiliyeti olan, iyi eğitim görmüş gençler geleceğin siyasetçileri, diplomatları olacak. Biz bu süreçte çok şey kazandık."
CHİRAC'A BİRAZ KIRILMIŞ Peki ya siz Sayın Başbakan? Siz de bu süreçte Sylvio gibi, Kostas gibi yeni dostlar kazanmış gibisiniz... Avrupalı liderlerle arasındaki kişisel ilişkiyi soruyorum. "Blair'le de çok iyi anlaşıyoruz. Schröder'le de öyle bir hukuk gelişti" diyor. Ama herhalde Türkiye'nin Aralık sürecindeki "kabusu" haline gelen Jacques Chirac da bu "dostlar" listesine dahil olamaz? Başbakan ısrarla Chirac'la da iyi bir kimya yakaladığını söylüyor. Birebir toplantılarda çok yakınlarmış. Belli ki İlerleme Raporu'na giden süreçte Fransa'nın tutumuna biraz "kırılmış." Ama Erdoğan, Aralık zirvesine beş kala Fransız liderle arayı bozmaya hiç niyetli değil...
'EKONOMİSTLER!' Ekonomiden, piyasadan, medyadan söz ediyoruz. "Mecaz"ı seven Erdoğan, bir gün önce Strasburg'daki Türklerle toplantısında "Artık cebinizdeki para adeta güneşte bırakılmış bir kartopu gibi erimiyor" demişti. Oysa ekonomistler, cari açık ve dış borç nedeniyle 2005'in zor olacağını söylüyor. Bunu hatırlatınca başbakan "ekonomistler!" diye gülüyor. Belli ki ekonomistlere olan güveni medyaya olan güveni kadar. Piyasa ve ekonominin durumunu ölçmek için, ekonomistler kadar "pratisyenlere" yani iş dünyası ve hayatın içinden çıkmış insanların yorumlarına değer veriyor. Ekonomide vardığı sonuç 2005'in iyi olacağı yolunda. Ankara'ya yaklaşıyoruz. Acaba, İlerleme Raporu'nu ailesiyle paylaşabildi mi? Başbakan Strasburg'dayken koşuşturmaktan ne eşi Emine Hanım'ı ne de ABD'deki kızlarını arayabilmiş. Bir tek Harvard'da masterını tamamladıktan sonra Dünya Bankası'nda staj yapan oğlu Bilal aradığında kısaca konuşabilmiş. "Raporu kutladı. Havayı aktardı" diyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|