|
|
Alooo erkek milleti nerede?
Ne cumartesi gecesi, ne pazar ille de cuma! Ne bileyim belki okuldan kalma bir takıntı bu. E tabii kolay mı bütün hafta havuz problemleri çöz, abuk sabuk tarihleri ezberlemeye çalış (sonra Savaş Ay sorsun hatırlayama), dersi kırma stresine gir, sınava kopya hazırla falan... Zor zanaat yani. Hadi pazartesi haftanın ilk günü karambole gelsin. Salıyı da sallasak. Çarşambadan cumaya kıyılırsın abicim. Taa ki cuma akşamüstüne kadar. Artık son iki ders, hafta sonu programları yapar, ne giysem, annemden parayı nasıl kopartsam istişarelerine yatarsın. Sonra da Allah ne verdiyse akarsın. Ya da baban izin vermez, yatıp koyunları sayarsın. Neyse işte taa o zamanlardan beri bayılırım cumalara... Piyango bileti, doğum günü hediyesi, yılbaşı ikramiyesi tonunda bir şeydir. E bütün hafta ona buna kıl olmuş, daralmışız ya. Ve cumaları asla evde oturulmaz. Cumartesinin et ete, tıklım tıkış, ille de dağılacaz, eğlenecez durumu yoktur. Sinema, konser, güzel bir yemek, tiyatro için baba gündür. Bence bin bir ıvır zıvırdan vakit ve para ayırıp keyfimize bakacaksak akan sular durmalı. Yediğimiz yemek, izlediğimiz film buna değmeli yani. Yaklaşık bir senedir Nişantaşlıyım, bizim mahalle sağ olsun pek popüler. Hal böyleyken zırt pırt yeni yerler açılmakta. Ve hepsi ağzına kadar dolu. Bu aralar milletin dilinde 'Panini'. Yeni açılmış. Eski Cafe Keyif'in yerindeymiş. Makarnaları, risottoları yıkılıyormuş. Kimi arasam 'Panini'de. Off yani Panini kadar kafanıza taş düşsün. Derkeen pek kıymetli cuma gecemi, iki aydır görüşemediğim ciğerim Sibel'ime ayırayım dedim. Eski kız arkadaşlık budur, istersen üç sene görüşme anında kaldığın yerden devam edersin. Sibel incecik olup, kurt gibi yiyenlerden. Çok kıl yani. Kötü ve diyet yemeğe tahammül edemez. Riski göze alıp "Hadi Panini'ye" dedim. Nişantaşlı'mın bir bildiği vardır elbet. Gerçi Beymen Brasserie'ye de akıp durdulardı, o ne rezalet yemek, o ne kötü servis, o ne haşıırt hesaptı. Panini küçücük bir yer. Rahat renkli koltuklar, girişte bir bar ve süper şeker garsonları var. Kubilay ve Uğur, iki genç girişimci kafa kafaya vermiş açmışlar. Millet "Aman bu işlere bulaşmayın, çok gençsiniz, bitersiniz" falan çekmiş. Bizimkiler dinlememiş, süper iş çıkarmışlar. Zaten nedense hep biz gençleri korkutmaya çalışırlar. "Aman karışma, dimyata bulgura gideyim derken evdeki pirinçten olma", olalım yahu, ne olacak? Bir daha deneriz icabında. Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun da gecenin sorusu şu; erkekler nerede yahu? Bizim köşedeki kahvehane ve futbol maçı dışında her yeri hatunlar istila etmiş. Mekândaki elli kişiden kırk ikisi kadın. Araya çeşni misali erkek serpiştirmişler. Ketçapsız patates, erkeksiz kafe manzarası olur mu hiç? Ah kızlar da hem çıtır, hem kokoş. Etrafı Gülben Ergenler, Hande Yenerler basmış. Aradaki üç beş erkek de Kenan Doğulu kopyası mübarek. Amaaan! Bırak kardeşim biz sohbetimize, mamamıza bakalım. Bu çıtır dünyası birbirlerinin resmini çekmek, saçlarını savurmak ve salata tırtıklamak dışında bir halt bilmiyor. Güzel yemek (özellikle deniz mahsullü risotto), kankamla bol sohbet, ardından barda içki, hafif dans bundan güzel cuma olmaz. Ohh darısı bu haftanın başına.
|