| |
AKP Hükümeti ve Susurluk
Devlet, yasama, yürütme ve yargıdan oluşmakta... Bundan sekiz yıl önce Susurluk skandalı patlak verdiğinde, yürütmenin başındaki Necmettin Erbakan "fasa fiso" diyerek, sistemi demokratikleştirmeye yönelik altın bir fırsatı kaçırmıştı. Yasama, Susurluk Komisyonu kurdu ve bu skandala parlak bir projektör ışığı tutan raporu hazırladı. Komisyonun başındaki Mehmet Elkatmış, ne şans ki, bugün AK Parti Nevşehir Milletvekili. Ancak bu kapsamlı ve çok önemli rapor, benzer konulardaki daha önceki raporlar gibi Genel Kurul'a inmeden rafa kalktı. Lockheed Askeri Uçak Alımındaki Meclis Araştırma Komisyonu'nda olduğu gibi... Yargı, zaman içinde "tetikçileri" kısmen cezalandırdı ama çetenin esas "beynini" pas geçti... Onlardan biri konumundaki Sedat Bucak bundan kısa bir süre önce beraat etti. Beraatla sonuçlanan o dava sırasında savcının Bucak'a yönelik garip övgüleri kayıtlara da geçti, medyaya da yansıdı... Neyse ki o beraat Yargıtay tarafından bozuldu... Yargılama süreci yeniden başladı. Ancak, devlet içinde "Vatan, Millet, Sakarya" görüntüsü ardında uyuşturucu kaçakçılığı yapan, adam öldüren, kumarhaneleri haraca bağlayan bir çete, tüm ayrıntılı bilgileri elde etmemize rağmen resmen teşhir edilmedi ve cezalandırılmadı... Kısacası devleti oluşturan güçler gereği gibi görevini yapmadı... Devletin hukuk devleti olduğu konusundaki inanç zedelendi. Devlete zaten güven yoktu, iyice azaldı.
*** Sedat Bucak'ın beraatı Yargıtay'dan bozulmasa bu konu da herhalde kapanıp gidecekti ama cerahati devleti ve toplumu zehirlemeye devam edecekti. AB sürecindeki bir Türkiye'nin eskisine benzemediğini düşünen Sedat Bucak önceki gün mahkemeye Abdullah Çatlı'nın "kaybolduğu" söylenen çantasını, bu çantanın içindekilerin "devlet sırrı" olduğunu söyleyerek mahkemeye verdi. Sekiz yıldır ortada bulunmayan Çatlı'nın çantasının kim tarafından alındığı biliniyor, içindekiler de hemen hemen biliniyor. Ama Sedat Bucak'ın mahkemeye sundukları, bu bilgilerin eksik olduğunu da gösteriyor. Ayrıca, Yargıtay 8. Dairesi'nin "terörle mücadele adı altında da olsa hukuk dışı örgütlenmeye gidilemeyeceğini" belirten ve Susurluk Çetesi'ni mahkum eden kararı ortada iken, duruma gizemli bir hava vererek rezaletin üstünün örtülemeyeceği de ortada...
*** Mahkemeye verilen fotoğraflarda Çatlı ile birlikte görülen generallere ve "devlet sırrı" kavramına sığınılarak Susurluk Dosyası kapatılabilir mi? Hukuken zor gözüküyor... Dünkü gazetelerde çıkan haberlerde emekli Korgeneral Hasan Kundakçı Çatlı ile fotoğraf çektiren generallerden birisinin kendisi olabileceğini söylüyordu. Hasan Kundakçı, Milliyet Gazetesi'ne verdiği özel bir demeçte, "Cizre'nin Yeşilyurt Köyü'nde köylülere dışkı yedirme olayının" bir "şakalaşma" olduğunu söyleyen general... Olayı ortaya çıkaran ve bu konuyla ilgili Hasan Cemal'e bir açıklama gönderen Celal Başlangıç, "dışkı yediren" binbaşının "dışkı yedirme"den dolayı Türkiye'de mahkumiyet almadığını ama Türkiye'nin bu suçu işlediğini kabul ederek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dostane çözüm isteyip tazminat ödediğini anlatıyordu. Kısacası emekli generalin şaka anlayışı ile mahkeme kararı birbirini tutmuyor, emekli askerin olaylara yaklaşım tarzı da şaşkınlık yaratıyordu.
*** Susurluk Çetesi, askeri ayağı da dahil olmak üzere resmen ortaya çıkarılıp, hukuken cezalandırılacak mı? Bunun için Sedat Bucak'ın mahkemeye verdiği belgelerin izini sürmek yeter de artar bile... Görev AK Parti hükümetine düşüyor. Susurluk Çetesi'ni ve faaliyetlerini en iyi bilenlerden biri olan Mehmet Elkatmış AK Parti milletvekili. Yasama ve yürütme de AK Parti'nin elinde. Yargının da olayın üzerine tavizsiz gitmesine olanak verecek siyasi irade ve toplumsal istek de var.
*** "Milli Görüş" gömleğini çıkardığını söyleyen AK Parti hükümeti, Susurluk Çetesi'ni tümüyle ortaya çıkarıp cezalandırarak, Erbakan'ın "fasa fiso"sundan da ayrıldığını bir kez daha ispatlayabilir. Tabii hukuku, dürüstlüğü, güçsüzün hakkını korumayı önemsiyorsa...
|