| |
Zor konular
Türkiye'yi tepeden tırnağa dönüştürecek AB ile müzakere sürecinde, kaçınılmaz olarak "netameli" konular da gündemimize girecek. Hatta girmeye başladı bile. Örneğin, Aleviler'in talepleri. Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Doğan dün Aleviliğin "İslamiyet'in dışında bir inanç sistemi" olduğunu, "İslam'dan binlerce yıl öncesine dayandığını" öne sürdü ve kimliklerinin tanınmasını istedi. Doğan'ın çıkışı "Türk halkının yüzde 99'u Müslüman" söyleminin reddi anlamına geliyor. Aslında Aleviler'in kimliği tartışması hem kendi içlerinde, hem de uzman çevrelerde yıllardır sürüyor. Hatta AB Komisyonu bile bir ucundan konuya çengel attı. Önce Aleviler'deki kamplaşmayı özetleyelim. Doğan'ın seslendirdiği iddiayı, Türkiye ve Avrupa'daki birçok Alevi kuruluşu destekliyor. Birkaçını aktaralım: "Alevilik, Hıristiyanlık, İslamiyet, Budizm, Mani inancı ve Zerdüştlük'ten unsurlar barındıran orijinal bir öğretidir." (Aleviyol) "Alevilik'te bağdaştırma var. Şamanizm var, Budizm var, Manikeizm var, Hıristiyanlık'tan gelen etkiler var, Hurifiliğin kabalistik (Tevrat gelenekli) öğretileri var, Yezidiler'in bazı inançları var." (Türkolog İrene Melikoff) "Alevilik, İslam dışıdır. İlle bir dinle ilişkisi aranacaksa Hıristiyanlığa daha yakındır." (Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu) Elbette birçok Alevi ileri geleni buna şiddetle karşı çıkıyor. İşte ikisi: "Alevilik, İslam'ı benimseyen tasavvuf yoludur." (Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan) "Alevilik, Müslümanlık çerçevesi içinde olan bir inançtır. Müslümanlık dışına çıkan Alevi olamaz." (Hacı Bektaş Veli'nin torunlarından Alevi dedesi İsmail Ünlütürkler) Ankara'da da görüşbirliği olduğu söylenemez: "Alevilik, İslam'ın içinde mi, dışında mı, gelin tespitini yapalım." (Erdoğan'ın geçen yıl Almanya'da yaptığı konuşmadan) "Alevilik, İslam'ın yorumu olarak kabul edilir." (Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın) "Alevilik, İslam içi bir kültürel eğilimdir. Mezhep saymamız zor." (Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu)
AB ne düşünüyor? AB'nin yaklaşımı da ilginç. 2000, 2001 ve 2002 yıllarındaki Türkiye İlerleme Raporları'nda, Aleviler "Müslüman olmayan dini topluluklar" arasında sayıldı. 2003'deki İlerleme Raporu'nda ise "Sünni olmayan Müslüman topluluk" diye tanımlandı. Buyurun, çıkın işin içinden. Bu görüş farklılıkları sonuçta Aleviler'in taleplerine bakış açısına da yansıyor. Her ne kadar örgütlenme, cem evleri açma ve inanç-ibadet özgürlüğü önündeki engeller kalkmış olsa da üç ana sorun duruyor: Diyanet İşleri'nde temsil, nüfus cüzdanındaki din hanesi ve din dersi kitapları. Diyanet'te temsili, sadece iktidarın politikalarına değil, Aleviler'in kendi içlerinde uzlaşmalarına bağlı. Din dersi kitaplarında bu yıldan itibaren Alevilik de öğretilecekti, gerçekleşmedi. Ankara 3'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nin din hanesinin boş bırakılması yönündeki kararı Yargıtay'ca onaylanıp "içtihat" olursa, hiç değilse nüfus cüzdanı sorunu çözümlenecek. Ancak bu "netameli" tartışmalarda bir noktaya özen göstermeliyiz: Köken ve inanç farklılıkları, toplumsal depremlere neden olabilecek fay hatlarına dönüşmemeli. Hacı Bektaş Veli'nin öğüdü hiç birimizin aklımızdan çıkmamalı: "Bir olalım, iri olalım, diri olalım..."
|