İlla birisi
Şimdi normalde yazanın edenin biri, gittiği, gezdiği, oynadığı bi şeyi, bi yeri anlatacak olduğunda ben 'bana ne' olurum (ilgisiz bir ruh hali.) Fekaat anormalde(!)- ki tamamaen öyle bir durumlan karşıkarşıyayız- durum öyle olamıyor. Neden? Çünkü bunu yazan Tosun diil ben olduğum için. Lafın gideceği yöne doğru birlikte yürüyecek olur isek. Uzunca bir süre Istanbul - Samsun tearikiyle Amasya, git oraya gel buraya... Bir gözlem kıyamet; yoldu setti, ne münasebetti, Allah ne verdiyse sizden esirgemeyeceğiz. Önceden haber vereyim dedim; itişme kakışma olmasın. Derin bi nefes rica ediyim. Başlıyorum: Her şeyden önce dizi dizi incimizin filme çekildiği yer olan Amasya'nın adı geçen bir özlü sözle programımıza başlıyoruz. Ki bu "Özlü söz'' denen arkadaş, evvelki haftaki yazımızın başlığıydı. Amasya'nın bardağı biri olmazsa biriolarak yaygın söylenişe kurban verdiğimiz bu kelam öyle diilmiş ki? Amasya'nın bir dağı biri olmazsa biri dahı- ya da dağı-? (yanikim daha) Yaaa duy da inanma şekerim. Tevekkeli ben, bakın bakın her yere; buna mukabil bi tane bardak göreme... (Buradan da sizi Peri Bacaları'na zıplatmak vardı ya; hebe hebe hebe diye dolaşasınız. Acıdım.) Bi kere Amasya'da haremlik selamlık durumu var sevgili okurcuk. Öyle havuzdu mavuzdu elini sallayarak giremezsin. Kadınsan misal, cuma günlerini bekleyeceksin. Bizim kaldığımız otellerden Apple (Ne bekliyordunuz The Banana, Die Birne falan mı?) havuzu yeni tamamlanan bi otel. Siftah yapanı ben henüz görmedim. Siz bu sıcakta n'aapıcaanızfalan derseniz. Ya yasak delinicek ya da Ayşegül tesettür mayosu giyip astronot gibi ortalıkta dolaşacak. Böyle de böyle. Astronot deyince bağlamayı çekmek kolay olacak. Bi de ne vardı geçen haftanın gündemin de? Evvet; dümenden UFO ziyareti. "UFO kaçırmışmış ta kendilerinden haber alınamamışmış ta'' olayınakaç puan verdiniz kim bilir? Bu arada Erzurum valisi olan arkadaşı da bahusus kutluyorum. Afferin be o ne işbirliği öyle! Ben bu hoş haberi duyduğum an "İşteee" dedim "görün görün, UFO var mıymış yok muymuş görün". Kaçırılanlardan (!) biri olan Kadir Tapucu'ya ilaveten İsmail Türüt de fena kaçmazdı, diye tam fikir beyan ederken aaa bi haber geldi olay yalan dolanmııış. Ben acaip üzüldüm tabii. Kırk yılda bir heyecan yapacaktık. Neyse ben bi liste çıkartiim de bizimkilere (!) gönderiyim.Zira dünyamızı temsil kaabiliyeti olan arkadaştan bol bişey yok bizim buralarda. Bunları kaçırmaya kalksalar var ya, gemiler almaz. (Bu arada gözüm yazı yazdığım yerdeki televizyona takıldı. Nev, acaip derecede Meryl Streep'e benziyo! Allah Allah!) Amasya'da dolanırken bi baktım; duvara belediye tarafından astırılan bi afişette "ishal hattı" yazıyor. Ahı! Ahı! Ahı! diye ben gül, gül. Telefonların başına da Cafer'i mi koymuşlardır? Diye krize gir... Amaan o an komik geldi işte! Kimsenin gözünün yaşına bakmam konudan konuya geçerim. Ben şehirlerarası yollarda gide gele repertuarı genişlettim tabii. Bugünlerde en çok üç şarkıyı seviyorum. Meraklara gark olmayın diye saçıvereyim: Rafet El Roman'ın deli danalar gibi koştuğu klip şarkısını ("Yalancı şahit'' miydi)? Levent Yüksel'in? Bu aşkın şahidii seeensin'ini, bi de Ümit Sayın'ın içinde mavi ve ooooofffff! geçen şarkısını seviyorum. Bu arada bu nasıl şarkı adı bilmemektir ve ne ayıptır yani. Biri bana bunu yapsa bi gözünden olur ya neyse. Pardon çocuklar! Bi daa öğrenip gelicem. Değerli köşe yazıcığımı Karadeniz dolaylarındaki yolculuğum sırasında elime tutuşturulan bir yerel gazeteden derlediğim hoş bir mani ilen bitirmeye yönelik bir haleti ruhiye içersindeyim: Uzak uzak dallarda Elmaların irisi İki sevdigum vardı İlla illa birisi... Artık kim üstüne alınırsa!
|