| |
|
|
Küçük pazar, büyük acı
Saraçhane Kemeri'ni geç. Fatih Şehir Tiyatrosu'nun oradan sağ yap. Vefa Bozacısı'na kadar yürü sonra. Oradan da aşağıya sarktığında, piyade hızıyla 5-6 dakika yürürsen, aha da Küçükpazar'dasın. Küçükpazar... Kafa tokuşturur gibi dam dama vurmuş ahşap evlerin belleri çoktan kırık. Soba boruları, çatık kaşlar gibi durup tütüyor façalı yüzlerinde bu evlerin. Makyaj yapamazsın bu evlere. Yanarsın. Oyulursun. "Sittir!.."
SİT alanı öyle mi?.. Kemal Tahir teşbihlerinin çoktan avuta çıktığı bir coğrafya parçası diye, al atlas sayfalarına koy, kimse gık diyemez. Aslında tüm haneler çoktan bitik. Lakin yitik yaşamların ana rahmi gibi duruyorlar koyduğun yerde, öylece. Öylece duruyorlar, çünkü oralar "Sittir." Kime sorsan bir türlü "sittir edemiyor!" SİT alanı diye dokunamıyor. SİT alanı diye çivi bile çakamıyor. Belediye Başkanları dokunmaya korkuyor. "Mühür takmak, kilit asmak", "yıkım tehlikesi" yazılı levha bırakmaktan gayrı bir şey yapsam sırf ben değil, torunlarım bile mahkemelerde sürünür Alimallah!" diyor hepsi de. Yaslar mahveder insanı. Ne de olsa "Sittir!.."
Giyotine baş uzatmak İçlerinde oturanlar bir yerinin kevgire dönmüş bir tahtasını bile yenilemeye tırsıyor. Niye? Niye olacak; "Sittir!.." O zaman bırakıveriyorlar boş ve metruk halde. Pazarcısı, işportacısı, köyden kırdan kaçanı da gelip oda oda kiralıyor, sokuyor başını bu evlere. Aslında başını bir eve sokmuyor da, potansiyel bir giyotine uzanıyor sanki o başlar boyunlar. Ha giyotin, "Ha Sittir!.." Karın, yağmurun, zelzelenin insafına kalmış bir tevekkel yaşamın özneleri oluyorlar. Sonra mesela 30 yılda ilk defa bu kadar yağacağı tutuyor, damlarda biriken tonlarca kent çığı düşüyor tepelerine uyku vakti. İki çocuğu alıp gidiyor ana koynundan. Ne anlatayım ki? Gidip görmeyen, bilip duymayan var mıdır? Hiç olmazsa bilip, görenden, duymamış öğrenmemiş var mıdır o yaşamları? "Haydi!" desek..." Haydi bir el atalım. Halledelim şu orayı" desek ne olur ki? Kim kımıldar? Kim yerinden doğrulur? Hangi ilgili, yetkili, nazik bedenini devindirip, devirir bu ölümcül canavarı? Hiç... Hiç kimse kıpraşmaz. Doğrulup toparlanmaz yerinden. Kime sorsan, kime "haydin" desen hep aynı yanıtı alırsın: "Oraya dokunma... Sittir !.."
|