|
|
|
|
|
TCK artık AB için tek kriter oldu!
|
|
AB'nin derdi 'zina' değil, 6 Ekim'e kadar TCK'nın çıkması için bastırmak. Bu da Ankara'nın işine geliyor. Birçok konu gündemden düştü. TCK artık tek kriter. Bundan iyisi can sağlığı!
Direkten dönüş
Başbakan, Brüksel'e Avrupa'yla restleşme havasıyla gitmiyor. Tersine, yakın çevresine göre, amacı, AB'yle bozulan kimyayı yeniden tutturmak.
Bugün işler dünden daha umutlu gözüküyor. Dün görüştüğüm önemli bir yabancı yetkili "Korkuyorum, felakete gidiyoruz" diyordu. Türkiye'de aralık sonrası ekonomik kriz çıkarsa nasıl bir "B Planı" olabileceğinden söz ediyordu. Bugünse Türkiye'nin kaderiyle yakından ilgilenen bir başka yabancı elçi "Çözüm daha belirginleşti, daha mümkün" diyor. "Dünden bugüne ne değişti?" derseniz cevap hem Brüksel hem de Ankara'daki "ruh hali." Uçurumun dibine gelip aşağa şöyle bir bakınca, kimse atlamaya çok hevesli değil. En önemlisi Başbakan Tayyip Erdoğan, yarınki günkü Brüksel randevusuna "Avrupa'yla restleşme" havasıyla gitmiyor. Tam tersine, yakın çevresine göre, "bugün itibariyle" Erdoğan'ın Brüksel ziyaretindeki amaç, Avrupa Birliği'yle son haftalarda bozulan kimyayı yeniden tutturmak. "Niyet" önemli.
VERHEUGEN'A SİTEM Kuşkusuz Brüksel randevusunda Erdoğan önce zina konusundaki tavrını anlatmaya çalışacak. Muhtemelen Türk örf ve adetlerinden, zina yasağına kamuoyu desteğinden bahsedecek. Belki de son dönemde çok içerlediği (ve krizin mesullerinden kabul ettiği) medyadan şikayetçi olacak; Verheugen'a "Madem sizin için bu kadar önemliydi, neden Ankara'da bana daha açık konuşmadınız?" diye sitem edecek. Ama yakın çevresine göre Başbakan kavga etmeye değil Avrupalıları dinlemeye gidiyor. Geçmişte Kıbrıs'tan ABD'yle ilişkilere kadar bir çok konuda pragmatik davrandı. Bu kez neden olmasın? Yarınki randevuda asıl belirleyici olacak AB'nin pozisyonu. Avrupalılar da son 24 saatte durumu yatıştırmaya çalışıyor. Brüksel'in niyeti "zina" değil "TCK" üzerine yoğunlaşmak, İlerleme Raporu'na kadar TCK'nın çıkması için bastırmak. Bu da garip bir şekilde Ankara'nın işine geliyor. Azınlık vakıfları, din özgürlüğü ve "sistematik işkence" gibi başağrısı yaratması beklenen konular bir anda gündemden düştü. TCK "tek kriter." Nasreddin Hoca fıkrası gibi. Bundan iyisi can sağlığı!
KABİNE DEĞİŞİKLİĞİNE ZEMİN Bir diğer gelişme, son krizin olası bir kabine değişikliği için de zemin sağlamış olması. Bakanlardan bir bölümü, "zina" konusunda faturanın ne kadar ağır olabileceği konusunda Başbakan'a net davranmadı. Tayyip Erdoğan bunu bir yere not etti mi? Herhalde. Bu aşamada, Avrupa'nın ses tonuna bağlı olarak Başbakan Erdoğan'ın iki alternatiften birini seçmesi bekleniyor. İlk niyeti Avrupalılara "Ben TCK'yı Aralık'a kadar çıkaracağımı sözel olarak taahüt ediyorum" demek olabilir. Bugün gelinen noktada Verheugen tatmin olsa da 6 Aralık'taki İlerleme Raporu'nu yazacak Komisyon'u ikna etmesi zor. İkinci ve daha olası alternatif ise, 1 Ekim'de Meclis açılınca "zinalı ya da zinasız" TCK'yı geçirmek. Peki Avrupalılar zinanın TCK'da olmaması konusunda diretecek mi? Yarın belli olacak. Brüksel de bu konuda gel-git yaşıyor. Dün konuştuğum üst düzey bir AB yetkilisi, "Verheugen zinayı mesele etmeyebilir. Ama tasarının zinayla çıkması Komisyon'daki dengeleri Türkiye aleyhine değiştiriyor. 6 Ekim'de Verheugen'in istediği "olumlu tavsiye" çıkmayabilir" dedi. Bugün gelinen noktada Başbakan'ın "kriz yönetimi" ne soyunmuş olması önemli. Bundan sonrası hünere bağlı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|