|
İstanbul'da kalbimi bıraktım
|
|
Atatürk ve Venizelos'un 1930'larda temelini attığı Türk-Yunan dostluğu geçen zaman içinde siyasal gerilimlerle bozuldu. 6-7 Eylül olaylarında yaşananlar da tarihe kara harflerle yazıldı.
İstanbul İstanbul olalı böyle bir gün yaşamamıştı. Olsa olsa Patrona Halil İsyanı'nın bıraktığı izleri taşıyordu cadde ve sokaklar... On binlerin yarattığı kargaşada kimin protestocu, kimin önleyici ve kimin yağmacı olduğu belli değildi. Yakıp yıkmalar sadece Beyoğlu'nda değildi. Sanki aynı anda düğmeye basılmış, İstanbul'un gayrimüslim semtlerinden İzmir gibi şehirlere kayan olayların geride bıraktığı fotoğraf kareleri bir toplumsal trajediyi yansıtıyordu. Atatürk ve Venizelos'un 1930'larda temelini attığı Türk-Yunan dostluğu geçen zaman içinde özellikle Kıbrıs sorunu ile bozulmuştu. 6-7 Eylül olaylarında en önemli nokta bu siyasal gerilimdi. Bu atmosferin siyasal ve idari yönde teşvik edici olarak kullanılması, tahrik ve yağmalarla gelişmesi, ülke siyasetini sosyal ve ekonomik yönde de etkileyecekti. İstanbul'un dokusu da bozulmuştu. Binlerce Rum göç etmek zorunda kalmıştı. İşleri, yıllardır beraber yaşadıkları Türk komşularından, dostlarından ebediyen ayrılmışlardı. Kalpleri İstanbul'da kalmıştı. "Bardağı taşıran son damla" Selanik'teki bomba seslerinin ardından başlamıştı. Atatürk'ün evi ile konsolosluk arasındaki bahçede gece yarısından sonra patlayan iki bomba her iki binada da hasara neden olmuştu. Haber İstanbul'a ulaşmış, Kıbrıs Türktür Derneği Genel Sekreteri Kamil Önal'ın: "Mukaddesata el uzatanlara bunu pahalıya ödeteceğiz, ödeteceğimizi alenen söylemekte de bir mahzur görmüyoruz" şeklinde açıklamasının yer aldığı İstanbul Ekspres gazetesi o gün 290 bin adet bastırılarak İstanbul sokaklarında dağıtılmıştı. İşte tarihe '6-7 Eylül olayları' olarak geçen hadiselerin ilk ateşi de başlayacaktı. Kıbrıs Türktür Derneği'nin örgütlediği büyük gruplar "Ya Taksim, Ya Ölüm" sloganları ile Taksim'de toplandıklarında saat 17.20 idi. Önce Aya Triyada Kilisesi'nde bir açıklama yapılıyor ve ardından İstiklal Caddesi'ne doğru yürümeye başlayan öfkeli kalabalık Rum dükkanlarını tahrip edecekti. Park Oteli Pastanesi, İnci, Franguli, Baylan Pastanesi, Smart, Mtolo, Doryo ve Saray Sineması yerle bir edilmiş, buzdolapları elektrik süpürgeleri, pasta ve şekerlemeler tüm caddeye dağılmıştı. Karaköy'de Bankalar Caddesi, Fermeneciler, Perşembe Pazarı ve civarındaki tüm işyerleri de tahrip ediliyordu. Eminönü'nde ise Küçükpazar ve Tahmis Caddesi'ni de içine alarak Sultanhamam ve Mahmutpaşa'ya kadar uzayan olaylarda tahrip edilen ve yağmalanan mekan sayısı korkunç rakam ulaşmıştı: 73 kilise, 8 ayazma, 1 havra, 2 manastır, 4340 dükkan, 110 otel, 27 eczane, 21 fabrika, 3 Rum gazetesi, 5 Rum kulübü, 2600 ev, 52 Rum ve Ermeni okulu. Olaylar İzmir'de de vardı. Fuarda bulunan Yunan pavyonu ve Yunan konsolosluğu ateşe verilmiş, 14 ev, 6 dükkan, 1 pansiyon, 1 kilise ve İngiliz Kültür Merkezi tahrip edilmiş, 5104 kişi tutuklanmıştı.
BAYAR VE MENDERES 7 Eylül sabahı Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes tüm programlarını iptal etmiş ve İstanbul'a gelerek tahrip edilen tüm bölgeleri gezmişlerdi. Beyoğlu semtinde de tüm işyerlerini gezen Celal Bayar Elhamra Sineması önünde biriken kalabalığa şöyle seslenecekti: "Türk milletinin tarihinde bu gibi hadiselere tesadüf edilmemiştir. Hepinizin dağılmanızı ve evlerinize dönmenizi rica ederim. Bu bizim acımızdır, yapılan tahribat hükümetimiz tarafından ödenecektir." Olayların inanılmaz biçimde büyümesi üzerine hükümet önce gazete sahipleri ile görüşme yapmış, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Örfi İdare Komutanlığı harekete geçmişti. Askeri birlikler gece şehirde yer yer patlak veren olayları da bastırıyor ve kısa zamanda asayişi sağlıyordu. Denizyolları vapurlarının Pire Limanı'na uğramaması, ekmek sıkıntısına meydan verilmemesi için fırınların 24 saat çalışması ilk alınan tedbirler arasındaydı. İstanbul polisinin tüm izinleri kaldırılmıştı. 9 Eylül günü Örfi İdare Kumandanlığı ilk tebliğini yayınlıyordu. Tebliğde açık hava veya kapalı bina dahilinde toplantı yasaklanmış, sinema, tiyatro ve gazinoların saat 23.00'de kapatılması, vardiyalı çalışma yapılan işyerlerinin vesika alarak faaliyetlerini sürdürmeleri, tahrip edilen işyerlerinin enkazının sahiplerince toplanması istenmişti. "Kıbrıs Türktür Derneği" de kapatılıyordu. Merkez Bakanlığı ise olaylarda hasara uğrayanların borçlarının ödenmemesi halinde protesto işlemlerinin yapılmamasını ve bu vatandaşlara kredi açılması için kolaylık yapılmasını kararlaştırmıştı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes'in fahri başkanlığında zarar görenlere yardım için kurulan komite de faaliyete başlıyordu. İlk teşebbüsü ise Türkiye İş Bankası'ndan 200 bin Yapı ve Kredi Bankası'ndan 100 bin, İstanbul Ticaret Odası'ndan 100 bin lira yardım temin etmiş, Kızılay da 100 bin lira vermişti. İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa edecekti.
YASSIADA DURUŞMALARI 6-7 Eylül olayları sürekli Türkiye'nin gündeminde yer almış ve 27 Mayıs 1960 sonrasında Yassıada'da dava konusu olmuştu. Yargılama sonunda Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu için mahkumiyet kararları verilmesine rağmen olayların bazı hükümet üyeleri tarafından tertip edildiği hususu ise açıklık kazanmamıştı. Tahliye edilenler de vardı. Fuat Köprülü sevincini şöyle özetliyordu: "Bundan üç ay önce Yassıada'ya gelirken nasıl bir vicdan huzuru içindeysem, çıkarken de aynı vicdan huzuru içindeyim. Burada kaldığımız müddetçe askerlerimizden gördüğümüz sıcak alaka bizim için unutulmaz bir hatıradır." İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay'ın ise ilk sözü: "Benden hayır dualarını esirgemeyen anamı ziyaret edeceğim" olacaktı. Tahliye edilenler arasında Alaaddin Eriş, M. Ali Balin, Tekinalp, Uçar ve Oktay Engin de vardı.
|