Tarih yakın, ya üyelik!..
(Brüksel).
Türkiye, önümüzdeki yüzyılda dünyadaki yerini belirleyecek kritik bir döneme giriyor. Aslında, serinkanlı değerlendirildiğinde bu yerin "Büyük Avrupa Projesi" olacağı rahatlıkla söylenebilir. Çünkü, Türkiye ile Avrupa Birliği bir ön sözleşme yaptı. AB, Türkiye'ye "Kopenhag Kriterleri" adı verilen bir dizi yükümlülüğü yerine getirdiğinde üyelik görüşmelerinin başlayacağı sözü verdi. 21-22 Haziran 1993'te Kopenhag'ta yapılan zirvenin sonuç belgesinde bu kriterler şöyle dile getirilmişti: "Üyelik için aday olan ülkede, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıkların korunmasının güvencesi olan kurumların istikrarı, işleyen bir pazar ekonomisinin varlığı ve birlik içinden gelen rekabetçi baskıya ve piyasa güçlerine dayanabilecek kapasite sağlanmış olmalıdır. Üyelik, adayın, siyasi, ekonomik ve parasal birlik dahil, üyelik yükümlülüklerini üstlenebilecek durumda olmasını öngörür. Bir taraftan Avrupa bütünleşmesinin ivmesi korunurken, diğer taraftan birliğin yeni üye kabul etme kapasitesi, gerek birliğin gerekse aday ülkelerin genel çıkarları açısından önem taşıyan unsurlardan biridir." Türkiye, 40 yıla yaklaşan bir süre önce bu konuda niyetini beyan etmiş ve ilk aday olmuş ülkelerden biri. Soğuk Savaş süreci, ülke içi kurumların direnci ülkemizin demokratikleşme yolundaki adımlarının hızını kesti. Ancak son 4-5 yılda, gerek azınlık hakları, gerek insan hakları konusunda çok ciddi adımlar atıldı. Ekonomik süreçte ise Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girmesiyle çok önemli bir adım atılmıştı. Bu koşullara Avrupa'nın herhangi bir ülkesi sahip olsaydı, müzakere sürecinin başlayacağı konusunda kimsenin en küçük bir kaygısı olmazdı. Ancak, söz konusu ülke Türkiye gibi 70 milyon nüfuslu, Müslüman bir ülke olunca kararın sadece Kopenhag Kriterleri ışığı altında alınamayacağı görünüyor. Yani bir kısım Avrupalılar, yeni bazı kriterler eklemek istiyor. Kimileri ise bizi Avrupa kavramıyla bir arada görmek bile istemiyor. Aralık ayı yaklaştıkça tartışılan kriterlerin yerine getirilip getirilmediğinin incelenmesinden çok, Türkiye'ye karşı ülke halklarının nasıl ikna edileceği söz konusu oluyor. Bu noktada Açık Toplum Enstitüsü, British Council ile birlikte önemli bir projeye imza atmış bulunuyor. Avrupa'nın önde gelen siyasetçi ve diplomatlarının hazırladığı rapor, iki tarafı da rahatlatacak bir nitelik taşıyor. Raporda, kriterlerin yerine getirilmesi halinde müzakerelerin hemen başlaması gerektiğinin altı çiziliyor. Sonra, bu kararın üyelik anlamına gelmediği sadece müzakereleri başlatacağı ve bunun da büyük bir olasılıkla çok uzun bir süre alacağı vurgulanıyor, ".. nihai karar anı geldiğinde hem Türkiye hem de Avrupa Birliği derinden değişmiş olacaktır" denilerek, halkı Türkiye'nin üyeliğine sıcak bakmayan ülke hükümetlerinin eli rahatlatılıyor. Türkiye'nin tam üyeliğinin birliğe Ortadoğu'dan Kafkaslar'a, Balkanlar'dan Orta Asya'ya uzanan bir coğrafyada önemli bir güç katacağı belirtiliyor. Türkiye'nin Avrupalı olup olmadığı konusunda şu ilginç saptama yapılıyor: "Türkiye, kültür ve tarihi Avrupa ile iç içe geçmiş Avrasyalı bir ülkedir; Batı'ya yönelimi onlarca yıldır Avrupa hükümetleri tarafından kabul edilmiştir. Bu nedenle Türkiye'nin konumu, Avrupa Birliği'nin Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki komşularından temelden farklıdır." En önemli sapama ise göç konusunda yapılıyor ve serbest dolaşımın belli bir süre kısıtlanabileceği işareti verildikten sonra, önceki katılım turlarının ışığı altında çok büyük bir göç dalgası beklenmemesi gerektiği belirtiliyor. Ayrıca Türkiye'nin genç nüfusunun yaşlanmakta olan Avrupa için bir umut ışığı olabileceği vurgulanıyor. Özetle, bu rapor Türkiye'nin müzakerelere başlamaya hazır bir ülke olduğunun altını çiziyor. Bu süreçten korkan kamuoyuna "Korkacak fazla bir şey yok. Bu, üyelik anlamına gelmiyor. Üyelik tarihi geldiğinde şartlara yeniden bakılır. Üstelik Türkiye'nin üyeliği o zaman Birlik için elzem hale gelmiş olabilir" diyor. Brüksel'den görünen o ki, Türkiye aralık ayında büyük olasılıkla müzakerelere başlama tarihi alacak. İşte o zaman Türkiye için gerçekten zorlu bir dönem başlayacak. Oy verdiğimiz hükümetin dışında bir merkezin kriterlerine uygun bir düzen dönemi başlayacak. Hem büyük umutlar, hem de büyük sıkıntılar içeren bir döneme hazır olalım.
|