Sessiz devrim!
(Brüksel).
Kadroyu veriyorum: Hepsinin önüne "eski" sıfatını ekleyerek... Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari; Almanya, Saksonya Eyaleti Başbakanı Kurt Biedenkopf; Avrupa Komisyonu Üyesi (ve halihazırda Avrupa parlamenteri) Emma Bonino; Hollanda Dışişleri Bakanı, Avrupa Komisyonu Üyesi Hans van der Broek; Polonya Dışişleri Bakanı (ve halihazırda Avrupa parlamenteri) Bronislaw Geremek; "London School of Economics" Direktörü (birçok kitabı Türkçe de yayınlanmış) Anthony Giddens; İspanya Dışişleri Bakanı, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, Avrupa Komisyonu Üyesi Marcelino Orejo Aguirre; Fransa Başbakanı (ve halihazırda Avrupa parlamenteri) Michel Rocard; Avusturya Dışişleri Genel Sekreteri Albert Rohan. Eski ağırlıklarının ardından halihazırda da etkileri devam eden bu dokuz kişi, "British Council" ve "Açık Toplum Enstitüsü"nün desteklediği "Bağımsız Türkiye Komisyonu"nda uzun süre Türkiye çalıştı, Türkiye okudu, Türkiye konuştu, Türkler'le ve Avrupalılar'la tartıştı... Ve sonunda, dün Brüksel'de açıklanan Türkiye raporu doğdu. Bir gün önce bizzat, komisyonun başkanı Ahtisaari ve raportörü Rohan'dan raporun felsefesini yüz yüze dinleyebildik. Avrupa Birliği'nden tarih alıp almamaya çeyrek kala, altı dilde Avrupa'ya dağılan bu raporun lobisinden daha iyisi "Şam'da kayısı" olabilir miydi, bilmiyorum. Resmi niteliği olmadan, "Türkiye bütün kriterleri yerine getirmiştir" demeden... Ancak, "Kriterleri yerine getirmekte ise, tarih almak, Türkiye'ye anasının ak sütü gibi helaldir. Başka gerekçe, başka şart, başka bahane çok çok ayıp ve aşırı haksızlık olur" demeye getiren... AB'yi Türkiye'ye karşı dürüst, adil olmaya çağıran... Üyelik takviminden ve üyelikten, Türkiye kadar, belki ondan da fazla, Avrupa'nın; kültürel, ekonomik, askeri, stratejik, diplomatik, insani, vicdani yararlar sağlayacağını söyleyen bir rapor.
Üyelik lütuf değil hak Avrupa Anayasal Antlaşması'nın daha ilk maddede, gerekli koşulları yerine getiren aday ülkelere (Türkiye'ye) üyeliğin, bir lütuf değil, bir hak olduğunu hatırlatan rapor... Daha girişinde, "Türkiye, sessiz bir devrim yaşamıştır" diyerek, büyük devrimlerin kıtasına "sesli" bir gönderme yapıyor. Türkiye tarihini; "Avrupa siyasetinin önemli unsuru" Osmanlılar'dan Genç Osmanlılar'a, Jön Türkler'den "reformcu, başarılı bir ulusal bağımsızlık mücadelesi sürdüren, medeniyeti Batı'da gören, nüfusun büyük çoğunluğunun benimsediği laiklik anlayışını temellendiren" Atatürk'e, oradan da "son iki yılda 10 yıllık reformlar yapıldı" diyerek AKP'ye kadar, hep modernleşme, Batı'ya yönelme ve Avrupalılık olarak okuyor ve yazıyor. "Sessiz devrim"in sessiz toplumunun da, Avrupa'dan yana ses ve nefes verdiğini vurguluyor. Bu sürece muhalif olan "milliyetçiler, İslamcılar, sivil ve askeri idarenin bazı kesimleri, geleneksel Kemalistler" gibi kesimlerin "sadece doğru zamanı bekledikleri"ni iddia ederken, o zamanın, Türkiye'nin AB dışına iteklenmesi olduğunu söylüyor tabii. Kürt sorununda, şiddet yanlılarının da cesaretleneceğini ekleyerek!
Rapordan başlıklar Çeşitli "zorluklar"ı, nasıl olsa "en erken 10 yıl sonra tam üye olabilir" diyerek geleceğe ittiren rapor, tüm iyimser ve teşvikçi havasıyla, Avrupalılar'ı ikna etmeye dönük "yararlar" üstünde duruyor: 1. Avrupa'nın Hıristiyan Kulübü olmadığı, çeşitlilikten güç alan, hoşgörülü bir toplululuk olduğu kanıtlanır. 2. Dünyaya, Medeniyetler Çatışması'nın kader olmadığı mesajı verilir. 3. AB, Batı ile İslam dünyası ilişkilerinde önemli rol oynar; saygı ve itibar kazanır, 'yumuşak gücü'nü artırır. 4. İslam ve demokrasinin bağdaşabileceği kanıtlanır. 5. Türkiye ile, AB'nin dış politika gücü artar. 6. Türkiye, AB'nin Ortadoğu, Akdeniz, Orta Asya, Güney Kafkaslar gibi hayati bölgelerdeki atılımlarına yeni boyutlar getirir. 7. Hem İsrail hem Arap dünyası nezdinde itibar sahibi Türkiye sayesinde AB'nin ağırlığı artar ve barışa katkı imkanı büyür. 8. AB'nin geri planda kaldığı Karadeniz havzası, Güney Kafkaslar, Orta Asya'da faal oyuncu olan Türkiye yeni fırsatlar açar; enerji kaynakları için transit rolü, AB'nin bu kaynaklara ulaşımına yardımcı olur; kaynakların Avrupa'ya temininde hayati unsurdur. 9. Akdeniz'de hayal kırıklığı yaratan işbirliği ivme kazanır. 10. Türkiye'nin askeri yetenekleri ve ileri üs potansiyeli Avrupa savunma politikası için önemlidir. 11. Türkiye, AB'nin dünyadaki ekonomik ağırlığına azımsanamayacak katkı yapar. 12. Önemli kaynakları, genç, iyi eğitilmiş, son derece nitelikli işgücüne sahip Türkiye, 70 milyon nüfusu, devamlı artacak satın alma gücü ile AB üyeleri için daha da iyi pazar olur. 13. Kıbrıs'taki bölünmüşlüğün sona erdirilmesine yarar. 14. Ermenistan'la sınırların açılması, Türkiye'nin geçmişteki trajik olayları kabul etmesi de dahil, iyileşme umutları verir.
'Sessiz devrim'e saygı Açıkçası; bu kadar madde zenginliği ve çeşnisini ne Polonya, ne Slovenya, ne Romanya, ne Bulgaristan, ne de bir sürü AB üyesi için saymak mümkün! Artık, "sessiz devrim"e de saygı göstermezlerse... "Avrupa, Avrupa... Duy sesimizi!"
|