|
|
Kadın olma durumu bizi bozar
Malum kadınsal vaziyetler... Göbek davul misali, çekilen ızdırabı hiiç saymıyorum. Suratta sivilce pırtlamış. Şöyle kakül altına denk gelse ne olurdu ki? Tutmuş alnın ortasına konuşlanmış. Bugün de bir sürü angarya iş var. Akşama da sevgili buluşması... Kalk bakalım kızım. Git banyoya, medeni insan konumuna gel. Saçı başı düzelt. Göbeği kamufle edecek kılık bul. İki pudralan, küpe bilezik takıver. Aman dudak parlatıcını atlama. Bütün gün çalışacaksın. Ağrı kesicilere dayansan da nafile. Ara ara için çekilir. Ama takma yaa, sevgilin gelecektir. Makyaj tazelenir, kokular sıkılır. Ooo paşazadenin belli morali bozuk. Kim saklar depresyonunu. Manitanın yüzünden düşen bin parça. Üstüne üstlük bozuk plak gibi "Keyfim yok" der durur. Eee... "Neyin var kuşum kurabiyem anlat..." Ya bilmiyordur(!) ya da vardır işte bir şeyi. Hoppaa... Ama siz kadınsınızdır... Saklamak istersiniz, belki bir ara ağzınızdan kaçmıştır hastalığınız. Ve fakat sizi görünce "Hani hastaydın sen yaa!" iğnelemesi yapmazlar mı... Off ki ne off. Çaktırmıyoruz iştee (niyeyse), anlasana düdük makarnası. Hatırlıyorum babam gripti de evi birbirine katmıştı. "Ayy, offff, fenayıımm..." Çorba ister, ilgi ister, çocuklaşırdı. Oysa ki, annem en ateşli zamanında bile bizleri çeker çevirir bir de benim fasulyeden dertlerimi avutmaya çalışırdı (beterin beteri var şekli). Babaannem hep anlatır. Üç erkek çocuk artı dedemle ne mücadeleler vermiş. En parasız, en yokluk içindeki dönemlerde babaannem sofraya yemek koymak için pazarın bitiş saatini beklermiş. Hani akşam pazarı ucuzdur ya. Gel de kudurma dedeme. İlle de her gün başka mönü çıkacak... Yoksa yemezmiş (yemesin!). Babaannem bacaklarından rahatsızdır. Zor yürür... Ama her bayram biliriz ki, hasta bile olsa o sofra sabahtan hazırlanır ve bizi bekler. Bu da süper babaanne olma durumu işte... Dün gece Nişantaşı Cafein'de sanatçı Hümeyra ile tanıştım. Oğlunu yeni evlendirmiş. Zina, düğün, evlilik... Laf lafı açtı 'kadın olma durumuna' vardı. Abartı bir senaryo yazarak, birbirimize sonsuz hayranlık duyduk. Süperiz, aşmışız yaa. Diyelim, kadın yeni boşanmış, oğlu bacağını kırmış ve kira zamanıdır. Oysa para suyunu çekmiştir. O da yetmemiştir, pek de samimi olmadığı biri çaya gelecektir. Bizim kadın üç beş bisküviyi milföy pasta kıvamında sunar. Çayı da demler. Miss mis. Oğlanı doyurup, pışpışlar. Saçını tarar, kokusunu sürer. Gamsız Abla formatında, "Aman da manolyalar ne güzeldir bu mevsim" kıvamında cümleler kurarak hoşbeş eder. Vallahi eden eder de, biz yeni nesil bu boyutlara yükselemedik galiba. Tamam sevgiliye süslenme konusunda hemfikirim de. Gerisi zor yahu. Annelerimizin ermiş fedakar hali bizi es geçmiş. Tahammül fakiriyiz. Biz de şımarmalı, biz de lanet olmalı, biz de paşa gönlümüzün istediğini yapmalıyız. Belki devir değişti ondan. Belki para kazanıyoruz ondan. Ya da analarımızın anaçlıklarının altında nasıl da yıprandıklarını sezebildik ondan. Bilemiyorum... Ne dediniz? Duyamadım... Anne olunca mı anlarım? Belki de... Bilmem... Yapmayın yaa.
|