Hafta sonu için 'aykırı' öneriler
Dört başı mamur bir hafta sonu için kendilerini gazetelerin " cuma ekleri "ne teslim edenlerin Allah yardımcısı olsun. Çünkü hep aynı yerlere gitmek, hep aynı derinliksiz şeylerle uğraşmak çekilir şey değildir. O halde " bir başka açı " yakalayalım ve böylece hem üzerimize yapışan " menfi adam " etiketinden bir parça kurtulmuş olalım, hem de faideli bir iş yapmanın hazzını yaşayalım. Buyurun, işte benim önerilerim: KAZ DAĞI YAMAN OLUR : Kariyer planlarını, işyerinde ayağını kaydırmak için uğraş veren o küçük adamı, dırdırcı katibeyi, yılışık otoparkçıyı filan geride bırakıp Bozcaada'ya diye yola çık, sonra karar değiştirip kendini Kaz Dağları'na vur. " Küçük Oteller Kitabı "nın rehberliğinde serüvene açık bir ruh haliyle o müthiş dağda üç gün üç gece geçir. Bitince acayip dinlenmiş oluyorsun. BİR SÜRPRİZ GİBİ SELİMİYE: Bir yandan hız denemeleri için acayip elverişli bir otobanda hızlı bir yolculuk fırsatı. Bir yandan da tıpkı Gemlik'e doğru denizi görmek kadar şaşırtıcı muhteşem Selimiye'nin birdenbire karşına çıkışı! Edirne güzel bir şehir değil, biliyorum ama Selimiye için bu sıkıcı şehre katlanılır! TÜNEL'DE PAMUK OKU: Hazır adamı kitaptan soğutan bıktırıcı, usandırıcı propaganda, reklam ve tanıtım faaliyeti sona ermişken Orhan Pamuk 'un "İstanbul-Hatıralar ve Şehir " adlı harika kitabını okumanın tam sırası. Bu kitap için en uygun yer Tünel. Mekanlar ise şunlar: Markiz, Lokal ve KaVe. ERENLER'DE NARGİLE KEYFİ: Entel hevesleriyle dopdolu olduğumuz ilk gençliğimizde Çorlulu Ali Paşa Medresesi bir efsaneydi bizim için. " Erenler " denirdi oraya. Sultanahmet'ten Beyazıt'a doğru tarih kokan bir yolculuktan sonra ulaşılırdı medreseye. Sigara ve nargile dumanları arasında tadına doyulmaz edebiyat dedikoduları yapılırdı. Geçen gün gittim: Garsonlar iyice yaşlanmış, mekan acayip turistikleşmiş, müdavimler artık uğramaz olmuş ama yine de iyi geldi. BİR GÜNDE ÜÇ FİLM: Akşamüzeri " Kasap "ı, gece " Hiç Korkmuyorum "u, gece yarısı da " Açık Deniz "i seyredebilirsiniz. Çünkü hakiki bir korku, ancak üçünün toplamından ya da daha moda tabirle " sinerji "sinden çıkıyor! AKSARAY'DAKİ KEBAPÇILAR: Durun, hemen öyle mideniz bulanıyormuş gibi yapmayın! " Abi, İbrahim Tatlıses de buraya gelir " diye kendine bir çıkış yolu bulmuş olan bu salaş ve zavallı "kebapçılar sokağı"nın öyle kral bir yer olmadığını ben de biliyorum. Ama o küçük taburelere oturup, kendi aralarında Kürtçe konuşan garsonların arasında, " aşkı için örgütünü terk eden Osman Öcalan " üzerine uzun muhabbetlere girişebilirsiniz. Hem kebaptan nefret edenler için "bir imkan olarak" patlıcan közleme var. Üstelik 24 saat açık. LAILA'NIN YANINDAKİ PARK: Reina'nın önünden müşterilere küçümser bir bakış fırlatarak geç. Laila'nın önüne geldiğinde ise umursamaz bir tutum takın ve kendini hemen yan taraftaki o muhteşem parkın kollarına bırak. Sözen mi yaptı, Dalan mı yaptı bilmiyorum ama bence burası İstanbul'un en güzel parkı. Manzara güzel, esrarengiz yürüyüş parkı güzel. Daha ne olsun!
|