| |
Yüksek maaşlar
Takvim Gazetesi, Futbol Federasyonu'ndaki "Ali Baba'nın Çiftliği" vaziyetlerine el attı. Gazetelerin bu konuları gündeme getirmesi doğrudur. Bizim meslekte, en çok okunan konu başlıkları bir elin parmaklarını geçmez. Aşk, sağlık, kadın, para ve ihanet!.. Bir miktar da cinayet!.. Gerisi, Erbakan'ın tarihi deyişiyle "fasa fiso"dur. Türkiye'de, halkın yüzde 60'ı, daha alt tabakalara düşmemek için "ortadirek" mevkiinde direniyorsa... Yüzde 20'si, yoksulluk sınırı ile açlık sınırı arasında sarkaç gibi gidip geliyorsa... Yüzde 5'lik dilimi de, vur patlasın çal oynasın bir yaşam "gusto"su ile, şeroke cipini lahmacun dükkanı gibi kokutup, belirsiz bir ekonomik varlık sürdürüyorsa... Yüksek kazançlar ve yüksek maaşlar, her zaman okuyucunun hem öfkesini kabartır, hem de ağzını sulandırır. Bu sebeple Futbol Federasyonu'nda profesyonellerin aldığı maaşlar gazete manşetlerini süslüyor. Aslında Federasyon'un, hakkı huzur paraları, seyahat giderleri, masrafları ortaya tam dökülse, ortaya "Cumhuriyet" içinde "Cumhuriyet" çıkacaktır ki, kalıbımı basarım bu tablo ile ne basın baş edebilir ne de cumhuriyet savcılıkları... Bu gibi özerk yapılarda, ahbap-çavuş ilişkileri hakimdir, hemşehrilik borusu öter, klanlık sistemi yürür. Bunu da yadırgaması için insanın "embesil olması" gerekir. Türkiye'de, iki "yapı" çatışıyor. Birinci yapı şu: Kendi mali sistemlerini kurmuş, kaynaklarını istediği gibi kullanan özerk kurumlardan birine "yuvalanmak" istediğiniz zaman çoğunlukla, hemşehrilik ilişkilerini harekete geçirirsiniz. Buralara, yetenekleri ve birikimleri ile gelenleri tenzih ederek söylüyorum. Ama ekseriyetle "soğan başı" olmak için Türkiye'de yetenek ve birikim aranmaz... Gizli mekanizmalar çalışır ve istenilen adam istenilen yere getirilir. Eh, bir ölçü, bir iş terbiyesi, profesyonel bir zihniyet de geçerli olmadığına göre, bir yönetim kurulu kararı ile maaşları da istediğin gibi yükseltirsin. Çünkü bu tür kurumlara yaklaşım, "yağma hasanın böreği" yaklaşımıdır. Öte yandan... Bu gibi ilişkilerin geçerli olmadığı sektör ve alanlarda, yetenek ve birikim sahibi insanlar sürünmeye devam ederler. Tıp profesörleri birkaç milyar lira maaşla çalışırken, memleketin en iyi hukukçuları adliyelerde, en ağır dava dosyalarının altında yine birkaç milyar maaşla imza koyarken... Ötekiler, "bilmemne menajeri" diye büyüttükleri kişilere 35-40 milyar lira maaş verebilirler. Birincisinde, hakedenler hakettiklerini alamazlar. İkincisinde ise, haketmeyenler haketmediklerini alırlar. Elbette maharet iltifata tabidir. Fakat, ana rahmindeki cenine mikrocerrahi ameliyat yapan profesörün mahareti ile futbol menajerinin maharetini kim ölçecek, neye göre bir denge kuracaktır? İnsanı, birilerinin para kazanması değil, dengesizlikler kahrediyor.
|