  |
|
Merhaba zaafım, ben geldim...
Ligler başlayalı 3 hafta oldu.. Önceki yıllara oranla çok daha çabuk bir kıyım yaşanıyor ligde.. Medya, (bizim sayfalar da dahil) teknik direktörlerin takımlarını başarılı kılmalarını bekliyor. Çünkü halk öyle istiyor.. Halk kazanmak istiyor.. Yaşamda kaybedenlerin, yıpranmışların, mevki sahibi olsa da bilgi sahibi olmayanların da kazanabilecekleri, kendilerini gerçekten tatmin edebilecekleri tek şey futbol takımları belki de.. Bu büyük baskı tüm teknik adamların, tüm ligin üzerinde inanılmaz bir gerilim oluşturuyor. Geçmişe oranla hakemlere ve Federasyon'a inanç daha fazlalaştığı, güven duygusu tekrar kazanılmaya başlandığı için eleştiriler de bir noktaya, kulübeye odaklanıyor.. Spor yazarlarının ve yorumcularının en fazla başvurdukları eleştiri konusu teknik direktörlerin yapması ve yapmaması gerekenler, oyuncuların doğru ya da yanlış yerde oynatılmadıkları, taktik varyasyonların iyiliği ya da kötülüğü, saha içi disiplinin olduğu ya da olmadığı.. Oysa çağımız değişim çağı.. Yöneticiler, kulübeleri yavaş yavaş daha genç, daha dinamik, dolayısıyla daha tecrübesiz isimlere terk ediyorlar. Bu yüzden yıpranmışlığı az, parlak ve cesur teknik direktörlere talep fazla.. Bu talep bir baskı unsuru olduğu zaman genç çalıştırıcı çok çabuk hata yapıyor, halk; kaybedilen puanların faturasını hemen teknik direktöre kesiyor. İş teknik direktörün kişiliğinde, bilgisinde, çevresinde, iyi bir aile yaşantısına sahip olmasında, ama en önemlisi kendinle yüzleşmesinde yatıyor..
*** Kendinle yüzleşebilmek; zaaflarını farkedebilme, hatalarının üzerine gidebilme, komplekslerinle boğuşma ve amacını belirleme demek aslında.. Genç teknik adam mutlaka hatalar yapacak.. Hata yaparken, aynı hatayı tekrarlamadığı zaman ilerlediğini, tekrarladığı zaman sendelediğini görecek.. Yıldız oyuncularla kendi futbolculuk günlerini kıyaslayacak.. Bu kıyaslamanın sonunda belki de komplekslerinin kurbanı olacak.. Onları kendi sanarak azarlayacak.. kalplerini kıracak, takımdaki negatif havayı artıracak.. kendi kendisinin rakibi olacak, kuyusunu kazacak, ama bunun farkında olmayacak.. Hatta suçu başkalarına yükleyecek.. Genç bir çalıştırıcının öncelikle bir amacının olması gerek.. Hedefinin değil, amacının.. Çünkü hedeflere ulaşılır, amaçlarsa gerçekleştirilir.. Şampiyonluk kupasını kazanmak bir hedeftir.. UEFA Kupası'nı kazanmak daha büyük bir hedeftir.. Şampiyonlar Ligi onun üstünde, Dünya kupası'nı almak hepsinin üstündedir.. Amaç kazandıkların kadar kazandırdıklarının da büyük olmasıdır.. başarını toplumla paylaşmak, onlara pozitif etkiler yaratmaktır.. Sinirli bir basın toplantısı, gerilimli bir açıklama, ya da idmanda olacak bir kavga her şeyi tersine götürür.. amaçtan uzaklaşılır, hedefler küçülür.. Hagi'nin önceki günkü tavırları örneğin.. "Benden mucize beklemeyin" diyor Rumen çalıştırıcı.. Hagi, sana bu ülke kapılarını sonuna kadar açtı. Büyük paralar kazandırdı. Avrupa Kupası kazandırdı. Büyük bir taraftar kitlesine sahip, güçlü bir kadroyu emrine verdi. Hem de ilk denemendeki kayıplarına karşın. Çünkü Galatasaray seni çok sevdi, sana inandı.. Onun formasını giyenler, onun kulübesine oturanlar, çok ama çok zorlu yollardan geçmelerine, senin eleştirildiğinin kat be katı eleştirilmene karşın mucizeler yarattılar.. Olmayan bir ligden Şampiyon Kulüpler yarı finalisti çıktı.. En az yabancıyı oynatan takım olarak UEFA Kupası'nı getirdi. O takımın başındaki isimler başka büyüklere gidip, senin için mucizeden öte sayılacak sonuçlar elde ettiler. 3-0'dan 4-3 maç aldılar.. Ve sen, "Mucize yaratamam" diyorsun Hagi.. Bu ne demek biliyor musun? Bu arkadaşlarını, futbolcularını ateşe atmak..
*** Genç bir çalıştırıcının asıl görevi futbol bilgisinden çok, kendiyle yüzleşebilmesidir.. zaaflarının farkına varan, rakibinin önüne geçer. Onun hamlesini keser.. Kendine inancı artar.. O zaman bilgi, yetenek, çalışma öne çıkar.. Hırs teknik direktörü körükler.. Kararını ver Hagi.. Amacını belirle.. Hedeflerini unut.. Amacını belirle.. Bugün artık geçti.. Yarın uyan, yüzünü yıka, aynanın karşısına geç ve kendine, "Merhaba en büyük rakibim, merhaba zaafım, ben geldim" de..
|