16 dakika 2 saniye...
Bir oyuncu düşünün.. Adamı televizyondan seyrediyorsunuz. Dünyanın en büyük futbolcularıyla birlikte paris'teki FIFA'nın 100. Yıl kutlamalarında Brezilya formasını giyiyor. Hem de Zidane'lı, Henry'li Fransa'ya karş.. Ardından Peru'daki Copa America'da şampiyon olan Brezilya'nın kaptanlığına yapıyor. Kupayı FIFA Başkanı'nın elinden alıyor. Yani tüm dünyanın gündemine giriyor Alex.. Ve günlerdir Fenerbahçeli olan olmayan herkes Alex'i konuşuyor, merak ediyor. Alex ilk kez Kadıköy'e çıkıyor ve tribünler inliyor. Maç başlıyor. Bir-iki derken Alex'in ortalama 3 dakikada bir topla buluşması dikkat çekiyor. Adam, sanki görünmez adam.. Ama topu aldığında yapılacak en doğru hareketi, en kısa sürede ve en basit şekilde yapıyor. Şimdi dikkat.. Bu bahsettiğimiz yıldız, kronometreler 13.50'yi gösterirken bir korner kullanıyor. Ardından 23.50'de topla bulu- şuyor ve tek pasla Ümit'e aktarıyor. Sonraki topla buluşması 29.52'de. Onda da topla buluşur buluşmaz rakibin falüyle durduruluyor.. İşte Alex'li F.Bahçe'nin şifresi.. Dünya yıldızını transfer ediyorsunuz.. Kendi sahanızda şov yapacağınız bir maçta, üstelik rakip kapalı savunma varken, yani Alex'e maksimum ihtiyaç duyduğunuz anlarda, tam 16 dakika 2 saniye boyunca Alex'i topla bir kez buluşturuyorsunuz. Adam yine de o pozisyonda tek pas yapıyor.. Topla oynamıyor.. "Liderler çok iş olduğunda korkmazlar.. Yapacak iş olmadığında ise beklerler" demiş Konfiçyüs.. Alex hakkında tam bir fikrim yoktu. İlk kez çıplak gözle izledim ve kararımı verdim: Alex bir lider. Dün vasat oynadı. Ama sonuca etki etti. Atılan ilk golün pasını verdi. Maçı çözdü, rakibin şifresini buldu, işi bitirdi.. Alex bir uyurgezer.. Aynı zamanda bir dahi.. Yani uyurgezer bir dahi.. Onu marke etme görevini nasıl başaracaklar bilemiyorum. Çünkü adam markaj altına alınacak hiçbir şey yapmıyor. 3 dakika, 5 dakika, 10 dakika sahada yok.. Sonra bir an gözüküyor, topu alıyor, araya atıyor ve iş bitiyor..
*** Taraftarı Alex'i sevecek.. Çünkü alıştıkça daha iyi oynayacak.. Gol attıkça daha arzulu olacak.. Ama bir tehlike var.. Bu takımın içindeki bazı oyuncular Alex'i kıskanıyor, Hooijdonk gibi.. Bazı oyuncular Alex kadar alkışı hak ettiğini göstermek istiyor, Tuncay gibi.. Bazı oyuncular Alex'in baskısı yüzünden normalin altında oynuyor, Nobre gibi.. Penaltıyı Alex atmalıydı.. Frikiği Alex kullanmalıydı.. Tuncay, Alex'e pas çıkarmalıydı.. Bunlar F.Bahçeli futbolu çok iyi bilen (!) yöneticilerin ilk maç sonrası kafasından geçenler.. Asıl tehlike saha içinde olan bitenler değil, onun Alex üzerindeki yansımaları.. İkinci golü atan Tuncay müthiş bir sevinç yaşyor. Takımın çoğu onun peşinde.. Alex yürüyerek santraya gidiyor. En ufak bir sevinç belirtisi yok. Yanına Aurelio geliyor ve sırtına dokunuyor, "Sen de bizdensin" der gibi.. Bu takımda 4 Brezilyalı daha olmasa Alex, Ortega'dan kötü olurdu.. Ama 4 Brezilyalı var.. Ve Alex Ortega'dan farklı olarak takıma oynayan bir yıldız, kendine değil..
*** Yıldız demişken.. Aslında dün sahada 4 dünya çapında oyuncu daha vardı.. Biri Tuncay, biri Serhat, biri Aurelio, biri de Servet.. Özellikle Tuncay.. Alex'ten daha büyük bir yıldız.. Dünya üzerinde çok az bulunacak bir kumaş.. Ve bir de sorunlu yıldızı var F.Bahçe'nin.. Ama onu bir dahaki yazıya bırakalım. 5 Brezilyalı ve 5 Türk'ün arasına sıkıştığı için ona birkaç maç daha süre verelim.. Daum'un son saniyede oyundan alarak yaptığı gibi..
|