| |
Kıbrıs ısınıyor
Kuzey Kıbrıs'ta referandum sürecindeki coşku ve umut şimdi yerini derin bir düşkırıklığı ve öfkeye bıraktı. Çünkü, Kıbrıs Türkü'ne verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. AB referandum sonrası "derhal" tecrite son verecek bir paket hazırlayacaktı. Aylar geçti, ortada hiçbir şey yok. Daha da kötüsü, AB dönem başkanı Hollanda, KKTC ürünlerinin Avrupa'ya ihracı için hazırladığı "Yeşil Hat Tüzüğü" ile Rum yönetimini ödüllendiriyor: İhracatın Güney'den yapılması, KDV ödenmesi, ihracatçının vergi mükellefi olarak Rum kesimine kayıt yaptırması... ABD de, Rumlar'a "hayır"ın bedelini fena ödeteceğini söylemiş ve "paket" için kolları sıvamıştı. 4 ay sonra gelinen noktayı Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden Adam Ereli şöyle açıkladı: "Kuzey Kıbrıs'ın tecridinin sona erdirilmesine yardım yollarına bakıyoruz. Ancak hiçbir karara varmış değiliz." Kuzey Kıbrıs'a doğrudan uçuşlar için ABD ve İngiltere'nin girişimleri Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü'nden (ICAO) döndü. ICAO uçuşlara izin için ya "Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti"nden onay ya da BM Güvenlik Konseyi'nden karar şartı koştu. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Rumlar'ı uluslararası platformda zorlamak için Güvenlik Konseyi'nden karar çıkaracaktı. O da Fransa engeline takıldı ve rafa kaldırıldı.
Can sıkan açmazlar Buna karşılık referandum sonrası dünyadan yükselen tepkilere aldırmayan Rum yönetimi iki kozuna güvenerek sabırla bekledi: Tanınmış devlet olmanın uluslararası hukukta sağladığı üstünlük ve Türkiye'nin AB hedefinden kaynaklanan yükümlülükleri. Bu tablo, Kuzey Kıbrıs'ta tatsız gelişmelerin tohumlarını ekiyor, insanları "bireysel çözüm"e yöneltiyor. Daha doğrusu çözülmeye: Kıbrıs kökenli 150 bin Türk'ten 115 bini Rum yönetiminden kimlik ve pasaport aldı. Dikkatinizi çekeriz; bu belgelerde tapu gibi "Kıbrıs Cumhuriyeti" yazıyor. Başbakan Mehmet Ali Talat da Annan'a dert yanıyor: "AB'nin kararsızlık ve yavaşlığı ile Rum tarafının tutumu moralimizi bozdu. Halkımın umutlarını uzun süre daha ayakta tutma çabalarım yeterli olmayacak..." İşte böyle bir ortamda yeni stratejiler geliştirmek için önce Başbakan Erdoğan ile Talat baş başa görüştü, ardından Talat ile Serdar Denktaş, Dışişleri Bakanı Gül'le bir araya geldi. Ve bu temaslarda, Türkiye, Rum kesimini daha fazla Gümrük Birliği dışında tutamayaca- ğını anlattı. 7 Ekim'de yayınlanacak İlerleme Raporu'ndan önce bu sorunu çözmek zorundaydı. Haydi bilemediniz, tarih konusunun karara bağlanacağı aralık zirvesinden önce. Zaten Erdoğan iki ay önce işadamlarına "Çantanızı alıp Güney Kıbrıs'a gidin, Rumlar'la iş yapın" çağrısıyla bunun ilk işaretini vermişti. Anlaşılan yeni strateji Rumlar'ın Gümrük Birliği'ne alınmasının, AB'nin Kuzey Kıbrıs'tan tecridi kaldıracak paketiyle ilişkilendirilmesine dayanıyor. Peki bu bağı AB kabul etmezse ya da Papadopulos engeline takılırsa, Rumlar'ı Gümrük Birliği'ne almayacak mıyız? Cevabı zor soru. Tabii bir olasılık daha var: Annan Planı'nı Türk tarafının kazanımlarını tehlikeye atmayacak değişikliklerle tekrar masaya getirmek. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, AK Parti hükümetinin ve Talat'ın açmazlarına kıs kıs gülüyor. Ama boşuna sevinmesin. Çünkü bugünkü duruma "Yığınakta yapılan hata"nın, Denktaş'ın 2003 Mart'ında Lahey'de Annan Planı'nı imzalamayı reddederek Rumlar'a AB kapısını ardına kadar açmasının neden olduğunu kimse unutmuyor...
|