Türkiye ekonomisi ve mali piyasaları, rekor kıran petrol fiyatları, dış dünyadaki faiz artışları ve cari açık büyümesinin olumsuz etkileri ile AB ve IMF'nin olumlu beklentileri arasında sıkışmış patinaj yaparken; uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P'dan sürpriz bir not artışı geldi. Ancak patinaj yapmakta olan piyasalarda bu artışın etkisi çok sınırlı kaldı. Bu durum piyasalarda belli bir tedirginlik olmasıyla açıklanabilir. Çünkü bundan 10 gün kadar önce de Türkiye, IMF ile üç yıl daha yola devam kararı aldı, bunun adını da standby olarak koydu. IMF etkisinin piyasalara yansıması da sınırlı kaldı. Çünkü büyümekte olan başka riskler de vardı. Sonuçta S&P, IMF ile yeni anlaşmaya ve yeni programa atıfta bulunarak Türkiye'nin kredi notunu artırdı. Hatta AB'den müzakere takvimi alınması durumunda bunun ekonomiye ve hükümete olumlu yansımalarından dolayı yeni bir not artışının da işaretini verdi kuruluş. Niye bu zamanda? Bu not artışının, Türkiye ekonomisinin gösterdiği performansa paralel bir şekilde zaten daha önceden yapılması gerekirdi. Ancak bu açıklamanın dün yapılması biraz sürpriz. IMF ile anlaşma yapılacağı açıklanmasının hemen ardından olsaydı, denilebilecek bir şey yoktu. Ya da hükümet IMF ile anlaşmayı gerçekleştirdiğinde not artırılsaydı, yine sorun yoktu. Herhangi bir olayla bağlantı kurulamayınca da, Türkiye'nin not artışında devreye girdiği ve geçmişte verilmeyen hakkın artık teslim edilmesi için çalıştığına yorumlanabilir. Eylül ayının beklenmemesi ise AB'nin Türkiye raporunu etkilemeye yönelik bir hareket olarak yorumlanabilir. Hazine bu not artışından sonra yeni bir dış borçlanmaya da çıkabilir. AB'ye etkisi Sonuçta bu not artışı belki çok daha önceden yapılmalıydı. Şimdi yapılması biraz şaşırtıcı geldi bize. Ancak yine de AB yolunda ekonomi alanında atılmış olumlu bir adım. AB, kredi notu BB'ye çıkarılan ve tarih alındığında notu daha da artırılacağı belirtilen bir ülkeye daha rahat müzakere takvimi verebilir. Kontrol dışı riskler Türkiye'nin not artışının geldiği bir günde Merkez Bankası'nın 2004 yılına ilişkin ikinci Para Raporu açıklandı. Bu raporda Merkez Bankası 2001 krizi sonrası ilk kez bir faiz artırımı uyarısında bulundu. Raporda "Enflasyon hedefine ulaşılması konusunda Merkez Bankası'nın kontrolü dışındaki bazı risk unsurları bulunmaktadır. Bu risklerin gerçekleşmesi durumunda Merkez Bankası'nın faiz artırımına gitmesi söz konusu olabilir" denildi. Bu ifade 2001 krizi sonrası ilk kez Merkez Bankası raporlarında yer alıyor. Üstelik not artırımı ile birlikte piyasaların faizin düşeceği yönündeki tahminleri kuvvetlenmişken. Raporda belirli şartlar gerçekleşirse faiz indirimine gidilebileceği gibi bir vurgunun yapılmaması da dikkat çekici bir gelişme. Yeni gelişmeler gerekli Aslında not artışı da beklenmiyordu, Merkez Bankası'nın kontrol dışında olan risklerin gerçekleşmesi durumunda faizi artırma uyarısı da. Bu iki gelişme, piyasaların son günlerde neden patinaj yaptığını, doğru dürüst bir düşüş veya yükseliş eğilimine giremediğini gösteriyor. IMF ile anlaşma ve AB beklentisi piyasaları iyiye doğru çekerken, petrol fiyatları, ABD'den başlayan dış dünya faiz artışları ve Türkiye'nin büyüyen cari açığı piyasaları geriye doğru çekiyor. Son iki günde bu faktörlere birer ilave daha oldu. Piyasalardaki patinaj dengesinin bozulması için yeni gelişmelere ihtiyaç var. Sonuç: "Ne ileri gitmeli, ne geri kalmalı" Çin Atasözü