|
Ligin İlk Haftası
|
|
GÖZLER yine hakemlere çevrildi
*** Gözler sahaya dikkatler hakemlerimize çevrildi
Lig ilk haftasına girdi. Asırlık ömrü çoktan tamamlayan futbolumuz, ayrılmaz parçası hakemlerle yeni sezona girdi. Umarız maçlarla hakem derdi de başlamaz.
Golf pantolonlu, şemsiyeli hatta tabancalı hakem dönemlerinden uygar doksan dakikalara geldik. Doğan Babacan, Özcan Oal, Ahmet Çakar, Erman Toroğlu gibi saha diktatörlerini ara da bul. Ertuğrul Dilek, Erkan Göksel, Mustafa Gerçeker, Nihat Özbirgül, Hilmi Ok, Talat Tokat, yerlerini ya çocuklarına ya da talebelerine bıraktılar. FİFA kokartlı olmak artık sadece erkeklere mahsus değil. Çünkü futbol "erkek oyunu" olmaktan çıktı. Lale Orta, "Resmen Avrupa'da bu erkek oyunu"nu idare ediyor. Üstelik hanım hanımcık değil, ciddi ve kararlı bir hakem olarak. Evet, lig başladı. Dileriz maçlarla birlikte hakem derdi başlamaz ve "Eyvah" demeyiz. Türkiye'de spor yazarlığının bir numaralı ismi Necmi Tanyolaç, yarım asırlık gazeteciliğinde ne futbollar, ne hakemler gördü. Onun 8.15 Vapuru Yazıları, "Martılı Kahve" kitabında sahalardan da içeri giriyor. "Futbolcu olsun, hakem olmasın" bize bu dünyayı anlatıyor: "Şimdi analar, babalar, evin yetişkinleri, çocuklarını, kardeş ve yeğenlerini futbola teslim etmek için yarışta. Çok eskilerde kaldı. Ama hatırlarım, bir çocuk dünyaya geldiği zaman, konu komşu doğum gezmelerinde hep aynı dileği seslendirirdi. "Analı babalı olsun, büyüyüp adam olsun." Zaman değişti, günümüzde çocuğun futbolcu olması için dua eden edene. Çünkü futbolda para var, gelecek var. Ün var, umut var. Analı babalı olsun futbolcu olsun modası çok yaygın. Hakemler futbolcuların hem düşman hem ikiz kardeşleridir. Ve... Hiç kimse yeni doğan çocuğun, okul çağlarına tırmanan öğrencilerin hakem olmasını istemiyor. Bir aile meclisinde tanık olduğum olayı anlatayım. Konuk olduğumuz evin delikanlısı, bana hakem olmak istediğini söylemişti. Ne yapması gerektiğini öğrenmek istiyordu. Ben dahil, üstüne yürüdük. Bir dövmediğimiz kaldı: "Deli misin başka işin yok mu?" Ne yapalım ki, hakemlerimizi korumak, çoğaltmak zorundayız. Kara sevda gibi tutulduğumuz futbolun yaşaması için hakemlere ihtiyacımız var." Yurdumuzda ilk hakemler, genellikle ilk futbol oynayan kişilerden olmuştur. İlk hakem James La Fontaine'dir. Onu Kadıköy solaçığı Kimon ve Elpis kalecisi Vasilyadis izlemişti. İlk futbol hakemimiz ise 1908 yılında Kadıköy- Moda maçını yöneten Fuat Hüsnü Kavacan'dı. Bu dönemde Ali Sami Yen, Raşit Aydınoğlu, Dalaklı Hüseyin, Nasuhi Baydar, Sait Selahattin Cihanoğlu ve Galip Kulaksızoğlu da hakemlik yapmıştı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Yusuf Ziya Öniş, Sedat Rıza, Burhan Felek, Talip Servet, Fethi Tahsin Başaran, Hikmet Barlan, Otomobil Nuri, Şeref Bey, Hamdi Emin Çap, Mahmut Duransoy, Refik Osman Top diğer hakemlerimiz olarak sahalardaydı. Futbol Federasyonu'nun kuruluşu (1923) ile Vefalı Necmi, Adili Giray, Abdullah Güz, Saim Turgut ve Kemal Halim Gürgen üçüncü dönemin hakemleri olacaktı. Bugünkü kıyafetlerin aksine hakemlerimiz o dönemlerde sıcak havalarda ceketlerini çıkarırlar, kollarını sıvarlar ve maç yönetirlerdi. Soğuk havalarda ise normal giysilerle görülen, yağmurlu havalarda ise şemsiye kullanan hakemlere de rastlanmıştı. İlk futbol hakemliği kursunun açılması ise 1923 yılına rastlar. Cağaloğlu'nda açılan bu futbol hakemliği kursunun hocası ise Nüzhet Baba idi. 1948 Londra Olimpiyatları'ndan sonraki gelişmeler yeni uygulamalı kursları getirecek, ilk lisans ise 1940 yılında verilecekti. 1 numaralı lisansı Şazi Tezcan, 2 numaralı lisansı ise Nuri Bosut almıştı. FİFA kokartını ilk takan hakemimiz Sulhi Garan olurken (1960), Cezmi Başar (1961), Muvahhit Afir, Faruk Talu, Semih Zoroğlu ve Hakkı Gürüz (1964) diğer isimlerdi.
HAKEME AYVA DEĞİL ŞEKER Bunca gürültüsüne ve kavgasına rağmen futbolumuz zaman zaman unutulmayacak değerde inceliklere de sahne olmuştu. Futbola ve hakemliğe katkısı olan Fahri Somer, günlerin yaşayan şahitiydi. Şimdi sözü ona bırakalım: "1935 yılının bir pazarıydı. Aynı zamanda şeker bayramının da ikinci günü. Şeref Stadı'nda amatör ikinci küme lig maçı oynanacaktı. Orta hakemliği İzzet Muhittin Apak, yan hakemliklerini de benimle Şevki Çanga yapıyorduk. Takımlar seramoni yaptıktan sonra futbolculardan birisi önce orta hakemin, sonra da bizim ellerimizi öperek "Bayramınız kutlu olsun efendim" dedi. Bunu gören iki takım fubolcularının hepsi koşarak geldiler ve tek tek ellerimizi öpmeye başladılar. Takım kaptanları orta hakemine dönerek: 'Efendim size bayram şekeri de getirdik. Maçtan sonra vermek istiyoruz. Karşı tarafın aklına bir şey gelmesin' dedi. Bunu duyan diğer takımın kaptanı ise 'Biz de getirdik, maçtan sonra vereceğiz. Lütfen kabul ediniz' şeklinde konuştu. Maçtan sonra yenen, yenilen iki takımın kaptanları bizlere birer kutu bayram şekeri verdiler." O devirdeki futbolcuların spor anlayışı böylesine tatlıydı. Ama şekere tuz karıştıranlar da elbet olacaktı.
|