AB'ye petrol baskısı
Irak'ta dün bir Türk şoför daha rehin alınırken, Ankara'daki genel kanı, bu sıkıntılı durumun ABD'deki başkanlık seçimi sonrasına kadar devam edeceği yönünde. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün önceki günkü açıklamasında olduğu gibi, ABD'nin Irak'ta güvenliği sağlamakta zorlandığı kesin. Müslüman ülkelerin katılımı veya uluslararası bir gücün Irak'a girmesiyle istikrarın sağlanabileceği görüşü uzun süredir Washington yönetimi tarafından da dile getiriliyor. Bunun önündeki en büyük engel ise Avrupa Birliği'nin iki başat ülkesi Fransa ve Almanya. Ankara'da oluşan, iktidar partisi AKP içinde de kabul gören görüşe göre; ABD, AB ülkelerinin Irak'taki istikrarsızlığın giderilmesine katkı sağlaması için baskı yöntemini bulmuş durumda: Petrol...
EN YÜKSEK SEVİYEDE Dünya petrol rezervlerinin yüzde 11'ine sahip olan Irak'taki istikrarsızlık, ABD ve Çin'in artan petrol talebi, Rus petrol devi Yukos'taki sorunlar, Nijerya ve Venezüella'daki sıkıntı ham petrol fiyatlarını 1983'te- ki en yüksek düzeyine ulaştırmış bulunuyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı'nın (OPEC) günlük 28 milyon varillik kotanın üzerine çıkarak üretimini 2 milyon varil daha arttırmış olması da sıkıntıyı giderebilmiş değil. Her ne kadar 1-1,5 milyon varillik bir artış daha planlanmış olsa da bunun da talebi karşılamakta yetersiz kalacağı biliniyor. Buraya kadar petrol fiyatlarının yükselmesinde ABD'nin bir etkisinin görülmediği söylenebilir. Ancak, geçmiş dönemlerde, dünyada yaşanan petrol krizlerinde stratejik rezervlerini açarak piyasayı rahatlatan Washington, bu kez farklı bir tavır takındı. ABD Başkanı Bush, stratejik rezervlerini kullandırmayacaklarını açıkladı. Bir anlamda elindeki petrol ile AB ülkelerini rahatlatmayı düşünmediğini ilan etti. Ayrıca İran, 3 milyon varil üretim yapma kapasitesine rağmen, ABD'nin uyguladığı ambargonun yanısıra rafineleri de eski olduğu için bir milyon varil eksik üretim gerçekleştirmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla bugün 44 Dolar seviyesine çıkmış olan fiyatlara, petrol ithal eden ülkelerin daha fazla dayanma şansı bulunmuyor. Türkiye'de kişi başına petrol tüketimi yıllık 400 kilogram iken, kişi başına yaklaşık 1,5 ton petrol tüketimi yapan AB'nin iki büyük ülkesi, Fransa ve Almanya açısından sorun da bu aşamada başlıyor. Sonuç olarak, petrol fiyatlarındaki artışın bu seyirde devam etmesi halinde, Avrupa Birliği ekonomisine büyük bir yük getireceği görülüyor.
PETROL KARTI Yapılan hesaplara göre, hampetrol fiyatındaki 20 dolarlık artışın, Türkiye'ye maliyeti 4 milyar dolar... Bu maliyetin ekonomiye doğrudan yansıması ise Merkez Bankası'nın önceki günkü açıklamasında da yer aldığı gibi 2005 yılında olacak. Çünkü, Türkiye'nin rafineri stokları 6 ay yetebilecek ölçüde. Avrupa Birliği ülkelerindeki stokların dayanma süreci ise çok daha kısa; 3 ay kadar... İstikrarsızlık nedeniyle Irak'ın günlük 3 milyon varil olan üretiminin bir türlü devreye girememesine AB daha fazla katlanamaz. AKP'nin etkin yöneticisinin dün söylediği şu söz de bu açıdan önem kazanıyor: "Sonuçta AB ülkeleri de Irak'ta bir an önce istikrarın sağlanması için elini taşın altına sokmak zorunda kalacaktır. ABD ve İngiltere'nin orada tek başına bu işin üstesinden gelmesini beklemelerinin kendilerini de zarara soktuğunu gördüler. ABD, Avrupa'ya karşı petrol kozunu oynuyor..."
AB DE GELECEK Irak'taki güvenlik güçlerinin eğitimi konusunda NATO İstanbul Zirvesi'nde alınan karara itiraz etmeyen AB, asker göndermek için de böyle bir noktaya gelebilir mi? Ankara'daki hakim görüş; AB'nin de "taşın altına elini sokması", ancak uluslararası meşruiyetin sağlanması, yani BM'den yeni bir karar çıkarılması çerçevesinde olabilir. Bu durumda AB'den müzakere tarihi almak için bekleyen Türkiye'nin tavrının ne olacağına gelince; Ankara'daki hava, her koşulda Türkiye'nin diğer komşu ülkeler gibi, Irak'a girmeyeceği, başlangıçtaki tavrından geri atmayacağı noktasında...
|