Hassas dönem
Türkiye kanlı bir iç savaş döneminin ardından yeniden huzura ermenin tadını çıkarıyor. Veya çıkarıyordu demek daha doğru. PKK'nın kesin bir şekilde yenilmesinin ardından gerçekleştirilen reformlar düne kadar tabu olan bir çok konunun demokratik yöntemlerle aşılmasını sağladı. Kürtçe yayın ve eğitim sorunu üç aşağı beş yukarı çözüldü. Kürt kimliği kabul edildi. Daha alınması gereken çok mesafe olabilir, ama Türk Devleti'nin artık bu yolda ciddi adımlar attığını kimse inkar edemez.
İyi düşünmeli Ancak bu ortamın bazı kesimleri ciddi biçimde rahatsız ettiği de ortada. Son dönemde hızlı bir tırmanış gösteren terör olayları bunun açık bir göstergesi. Bölge halkı demokratik reformların meyvelerini yeni yeni görmeye başlamışken terörle ne elde edileceğini, masum insanları, gencecik askerleri öldürmenin ülkeyi nasıl bir gerilimin içine sokacağını herkesin iyi düşünmesi gerekir. İstanbul'da oteller, akaryakıt istasyonları bombalanmaya başlamışsa demokratik sürecin aksaması tehlikesi doğar.
Görev düşüyor Teröristlerin elbette kendince bir hesapları vardır. Ancak seçimle gelmiş siyasilerin bu konuda çok daha dikkatli olmaları bir zorunluluktur. Diyarbakır Belediye Başkanı gibi belirli bir platformdan aday olup işbaşına gelmiş kişilere burada büyük görev düşüyor. Bir terör örgütüyle devleti aynı kefeye koyma anlamına gelecek söz ve davranışlar bu ülkeye fayda değil, zarar getirir. Leyla Zana ve arkadaşları da cezaevinden çıktıkları ilk günlerde böyle bir tavır içine girmiş ancak kamuoyu tepkisiyle bizce yanlış bir tutumdan geri dönmüştü.
Temel gerçek Aklıbaşında olan herkesin kabul etmesi gereken temel bir gerçek var. Bir grup eli silahlı insan masum vatandaşlarımızın kanını dökmeyi sürdürdüğü sürece, en fazla sıkıntıya girecek kesim Türkiye'de demokratik reformları destekleyen insanlar olacaktır. Bir tek kişiyi gündeme getirmek için teröre başvurmak o kişinin hukuki durumunu elbette tartışmaya da açmalıdır. Terör örgütünün lideri cezaevi hücresinden eylem emri verebiliyorsa, kamu vicdanının yaralanmaması mümkün değildir. Terör örgütü lideri, ateşkes emrinin verildiği günden bu yana meydana gelen kanlı olayların hesabını mutlaka vermelidir.
En büyük ihanet Avrupa Birliği'nden müzakere tarihi yaklaştıkça terör olaylarının Türk toplumunu tahrik eder biçimde tırmanması dikkat çekicidir. Teröristlerin bu kanlı eylemlerini devam ettirmeleri bu ülkenin yarınlarına yapılabilecek en büyük ihanettir. Türkiye'nin yarınlarına güvenen herkesin şapkasını önüne koyup uzun uzun düşünmesi gerekir. Toplumu tahrik edici davranışlar, açıklamalar demokrasi yoluna konulmuş bombalar haline dönüşebilir. Gün herkesin sorumluluğunun bilincine varma günüdür.
|