|
|
Haluk olayı ve Türkiye gerçekleri
Olayla ilgili olarak herkes bir şeyler yazıp, çizdi. "Pınar Altuğ linç edildi, Tamer Karadağlı korunuyor, kollanıyor. Bunun adı çifte standart değil mi?" diye soruldu. Doğrudur. Ülkemizde kantarın topuzu ne yazık ki, hep erkekten yana tutulur. "Erkeğin elinin kiri değil mi?" denilip, geçilir... Tamer Karadağlı, suçunu, günahını kabul etti. Halkın huzurunda önce karısından sonra da tüm aldatılmış kadınlardan özür diledi. Peki ya televizyon izleyicileri ne olacak? Ben olaya farklı bir pencereden bakmak istiyorum. Türkiye'de sinema ve televizyon karakterleri toplumun gözünde gerçeğiyle özdeştir. Bilmez misiniz ki, bu toplumun çoğunluğu hala Türkiye'yi düzlüğe çıkaracak adam olarak Malkoçoğlu Cüneyt Arkın'ı görmektedir. Türkan Şoray'ın "Sultan" olarak bugünlere kadar zirvede kalmasının tek nedeni, "filmlerindeki gibi" yaşamasıdır. Seyirci, hem Pınar Altuğ'u, hem de Tamer Karadağlı'yı eşlerine değil, "ekran başındakilere", yani kendilerine ihanet etmiş sayıyor. Ekranda "örnek" olarak izledikleri anne-babanın gerçekteki hali, televizyon izleyicisi üzerinde "travma" etkisi yaratıyor. Siz istediğiniz kadar, "Oyunculuk, profesyonelliktir. Kimse canlandırdığı karakter gibi yaşamak zorunda değildir" diye bas bas bağırın. Burası Türkiye ve bizim gerçeklerimiz, dünyanın geri kalan kısmından farklı... Söyleyin bakalım; Rus kadınlarıyla alem yapan kişi Çocuklar Duymasın'ın örnek aile babası "Haluk" değil de, Alacakaranlık dizisinin mafya babası Emir olsaydı, bu kadar infial uyandırır mıydı? Profesyonellik bir yana, Türkiye'nin gerçekleri diğer yana... Ekranda örnek aile babası ya da "yılın annesi" karakterini canlandırarak şan, şöhret, para, pul sahibi olmak, beraberinde ülkemize özgü bazı sorumlulukları da getirir. Bu gerçeği görmezden gelen, faturasını pahalı öder.
|