| |
|
|
Kudüs ey Kudüs!..
Kanuni Sultan Süleyman Han, Kudüs'teki kutsal yerlerin korunması ve güvenliği açısından Eski Şehir ya da Harem olarak adlandırılan 868 dönümlük alanın çevresindeki surları elden geçirtip iyice sağlamlaştırmış. Bu arada Hz. Davud türbesi ile Kubbetüs Sahra'nın duvar ve kapıları da restore edilmiş. Sevinerek gördüm ki Kubbet-üs Sahra'nın dış kaplamaları tümüyle Kütahya Çinileri'nden oluşmuş. Mescid-i Aksa'nın içindeki halılar ise Süleyman Demirel tarafından hediye edilmiş...
Camide el bombası Bu çok önemli bölgeyi gezerken insanın içi cız ediyor dostlar. Çünkü bir ibadethaneyle, Allah'ın bir eviyle asla örtüşmeyecek bir manzara var Mescid-i Aksa'da. İsrail birliklerinin saldırısı sırasında kullanılan el bombası, gaz bombası gibi savaş araçlarının parçaları bir camekân içinde sergileniyor.
Hattat geldi Cuma namazları aşırı yoğun oluyor Harem-i Şerif'de. Bu nedenle Kubbet-üs Sahra'da kadınlar, Mescid-i Aksa'da erkekler cuma kılıyor. Ürdün'den getirtilen çok çok değerli bir hattat çalışırken fotoğrafladım diye çok sevindi görevliler. "Aylardır çalışıyor, tek bir harf için günlerce uğraştığı oluyor" dediler. Bazı ufak tefek olayları saymazsak Osmanlılar, Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna dek Filistin ve çevresinin mutlak hâkimi olmuş.
Yahudi devleti nasıl kuruldu? 1917'de dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Belfour Filistin toprakları üzerinde Yahudi devleti kurulacağı yolunda bir deklarasyon yayınladı. 1918 yılında ise zamanın Mekke Şerifi ve bugünkü Ürdün'ün kurucusu Şerif Hüseyin'in yardımıyla İngilizler tarafından işgal edildi. Milletler Cemiyeti İngiliz işgalini 24 Temmuz 1922'de onayladı ve Filistin topraklarının vasisi resmen İngilizler oldu.
Direniş başladı Bu tarihten sonra Yahudiler'in Filistin topraklarına göçü de hızlandı. İngiliz işgalciler Yahudiler'in "Vadedilmiş'' olarak nitelendirdikleri bu topraklara gelip yerleşip kök salabilmesi için zemin hazırladı. 1919'da Filistin'de Araplar'ın sayısı, Yahudiler'den tam 16 kat fazlaydı ancak 1947'de Yahudi sayısı ile Arap sayısı eşit duruma geldi. Bunda 2. Dünya Savaşı sırasındaki Yahudi soykırımının etkisi büyük oldu elbette. Avrupa'dan bölgeye akın akın Yahudi gruplar geldi çünkü. İngilizler 1947'de bölgeyi terk ettiler. Ardından Filistinliler'in kurduğu direniş örgütleriyle İsrail ordusu arasında çatışmalar başladı.
Bak şu karara BM bir karar alarak Filistin topraklarının Araplar ve Yahudiler arasında paylaştırılmasını uygun gördü. Ancak Araplar'ın payına daha ziyade çöller, kurak araziler, Yahudiler'e ise görece verimli topraklar verilmişti. O gün bugündür kutsal topraklarda kan davası sürüyor malum. Bunun en büyük acısını da dünyanın gözbebeği kentlerinden Kudüs çekiyor.
Olur mu hiç? Bunca acıya rağmen kent direniyor ve hâlâ dünyanın her yerinden gelen turistlerin uğrak odağı oluyor. Çünkü mistik, estetik ve çok etkileyici manzaraların tekmili burada. Kudüs, vahye dayanan bütün dinlerde kutsal sayılan bir şehir. Bunun başta gelen sebebi ise Allah'ın insanlara doğru yolu göstermek üzere görevlendirdiği peygamberlerin birçoğunun bu şehirde yaşamış veya en azından hayatlarının bir bölümünü bu şehirde geçirmiş olmaları.
Sarmaş dolaş Ayrıca bu peygamberlerden bazılarının mabed olarak kullandıkları Mekda bu şehirde. Haa bir de efsaneler, hatıralar var. Akıllara durgunluk, insana hayranlık veren pek çok hikâyenin birbiriyle sarmaş dolaş olduğu bir yer burası...
|